9 Kasım 2011 Çarşamba

Sürekli Huzursuzluk

Gustav Klimt - The Kiss

Sevmek böyle bir şey miydi? Sürekli huzursuzluk… Huzuru severdi oysa. Sakin ve huzurlu bir yaşamdı ettiği dualardaki isteği. Ama şimdi değildi işte. Gözünü açtığı an aklına o düşüyordu. Deli gibi uykusu varken, gözleri kapanmak üzereyken yine aklına o geliyor, uykusu kaçıyordu. Birlikte geçirdikleri anlar üşüşüyordu aklına. Gittikleri yerler, konuştukları şeyler, bir bakış, bir dokunuş, anlık bir duruş, ayrıntılar, ayrıntılar… Hepsi zihninde teker teker canlanıp sönüyordu. Ve sonra sonu gelmez biçimde tekrar tekrar…
Sevilmeye bu kadar mı açtı? Doyamıyordu, sevilmeye bir türlü doyamıyordu. O da keşke daha çok sevse, hep onu düşünse, düşünmekten uykusu kaçsa. Stresten sağ bacağını sallayıp dursa, ikide bir derin of’lar çekse. Nasıl bu hale geldiğini, gelebildiğini düşünse. Şaşırsa. Hala şaşkın olsa. Bunca yıl sonra nasıl dese. Tek mantıklı cevap olarak Eros’u bulsa. O gün birdenbire okunu saplamış işte dese. Bu kadar zayıf olabilmesine kızsa. Hani ben o insanlar gibi değildim, böyle kapılmazdım dese.  Altı üstü bir gün aranmadı diye unutuldu sansa. Korksa. Deli gibi korksa. Ama gururundan o da arayamasa. İçini terk edilme korkusu sarsa. Gözleri dolsa. Ağlayamasa.

2 yorum:

Ezgi dedi ki...

Ve Gustav Klimt'in en sevdiğim tablosu

Aslı dedi ki...

Evet, ben de bayıldım!