26 Ocak 2014 Pazar

Tembelin Uyanışı




Gece ev arkadaşıyla birlikte 1952 yapımı bir Amerikan filmi izlemeye başlamıştı. Çok da güzel gidiyordu film. Zamanın hızlı ayak figürleriyle kulaklar ağızlarda gülerek yapılan neşeli danslarıyla doluydu. En sevdiği! Ama daha yarısında gözlerinden uyku süzülmeye başlamıştı. Bir de sol üst göz kapağının içe bakan kısmında baş gösteren şey -arpacık mıdır ne halttır- hafifen batıyor, gözünü kapatmaya zorluyordu. Daha fazla dayanamayıp arkadaşına iyi geceler dileyerek odasına yollandı. Ertesi gün pazar olmasına rağmen erken kalkıp güne çok şey sığdırmak temennisiyle telefonunun alarmını dokuz buçuğa kurdu. Başka hiçbir şey yapmadan kendini yatağa attı. Çabucak uykuya daldı.

Sabah alarmı çaldığında hemen kapattı ve uyumaya devam etti. Hala çok uykusu vardı. Onda tekrar gözlerini açtı. Mutfaktan hazırlanan kahvaltının sesi geliyordu. Kalkayım artık diye düşündü. Ama üşüyordu biraz. Azıcık daha yatağın içinde kalıp ısınıp öyle kalkayım diye düşünerek yorganına daha sıkı sarıldı. Ve yine uyuyakaldı. On buçuk gibi tekrar uyandı. Artık kalkayım yeter diye düşündü. Sonra düşünceleri başka yerlere kaydı. Dün ne güzeldi. Sakin bi gündü ve evde geçirmiştiler o günü de. Ama güzeldi. Sadeydi. Dünü düşündü uzun uzun. Tekrar canlandırdı hayalinde. Yarı uyur yarı uyanıkken aktı zaman üzerinden. Saat on biri geçiyordu bilmem kaçıncı kez güne uyandığında. Bu kez düşünmeye mahal vermeden hemen harekete geçti. Yoksa yine düşünme-hayal-uyku-uyanma döngüsüne girecekti.

Evet, saatini kurup erken kalkması iyi olmuştu. Gün erken başlayacak ve ona bir sürü şey sığdıracaktı ne güzel. Kendi kendine sırıttı. İlk kez değildi nasılsa kendini kandırışı. Artık alışmıştı.