tag:blogger.com,1999:blog-62015910511684012772024-02-19T14:08:41.768+03:00Hayali BlogumAslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.comBlogger56125tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-86979608805798073582021-02-03T18:09:00.002+03:002021-02-03T18:14:42.892+03:00Gözlerimi Kapadım Mı...<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhwddtaph0hOMHyXwT7djSuf69-vCqMfwnMvNKoI-tlVmxaYkc3B4LwxSASkBlTrkLqGEZUDNO4QikyFCGSjqG7le4pb-6qxYu3N9tpyCOmtMUfd2wuMi4w8B2BQeH0oaZh1sNcDTWprc/s2048/IMG_9549.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhwddtaph0hOMHyXwT7djSuf69-vCqMfwnMvNKoI-tlVmxaYkc3B4LwxSASkBlTrkLqGEZUDNO4QikyFCGSjqG7le4pb-6qxYu3N9tpyCOmtMUfd2wuMi4w8B2BQeH0oaZh1sNcDTWprc/s320/IMG_9549.JPG" /></a></div><br /><p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Sensiz değilim ki ben. Gözlerimi
kapadım mı hemen tutuveriyorum elini. Gidiyoruz Gökçeada’ya. Yürüyoruz yolun
kenarından Yıldız Koyu’na. Mısır tarlaları denize uzanıyor taptaze salınarak,
oradan karşıya, komşuya, Semadirek’in heybetine doğru. Semadirek gölgeliyor
masmavi göğün bu kısmını. Solda parlayan güneş, dağın üzerine özenle
yerleştirilmiş iki beyaz bulut. Birazdan hava kararacak, oturacaksın balkonda
yarıçıplak. Sırtın bana dönük, yanan kızıl göğün içinde dimdik uzanan
Semadirekle dost. Kızılın, mavinin, yeşilin ve sevgilinin bütün tonları karışacak
manzaramda. Hangisi mavi, hangisi yeşil, hangisi sevgilim?<o:p></o:p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Akşam olunca giyineceğiz
sevinçlerimizi. Birbirimizi şöyle bir süzüp karşıdan, heyecanla yine
birbirimizle buluşmaya gideceğiz el ele. Yaz gecelerinin tatlı serinliğinde
telaşsız yürüyeceğiz gönlümüzce. Kimsenin yürümediği yollardan dolana dolana çıkacağız
karanlıkta bir tepeye. Çocuksu bir heyecanla yanımdan ayırmadığım dinamolu el
fenerimin ışığı vuracak yola. İşte gelmişiz bile Eski Bademli köyüne! Dolaşacağız
çekinerek, eski taş binaların yıkık bahçelerinde. Sokağa sandalye atmış yaşlı
amcaların, teyzelerin arasından geçeceğiz sonra. Sen selam vereceksin, ben
utanacağım. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Uzaktan tıngırdayan kırık
nağmeler duyacağız eğlenen insan sesine karışan. İşte bir taverna! Geçip
oturacağız baş köşesine, Semadirek’in karşısına. Gece göremesek de onu, bileceğiz
soframızdadır yine. Bir rakı da ona dolduracak, oğlak tandırını ayıracağız. Renkli
ampullerin asılı durduğu havada Rumca ezgiler salınacak. Kadehlerimiz
boşalırken, kafalarımız bulanacak.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Her şey alabildiğine, öylesine
güzelken bile… İnsanız ya, ille de başka bir yerde olmak isteyeceğiz.
Karanlıklar içindeki yüksek dağ başında bir taç gibi parıldayan ışıklarıyla Tepeköy
bize göz kırpacak. Sanki her gece bütün köy halkı bizlerden gizli, bu
ulaşılması zor tepenin sokaklarında şenlikler yapıyor da biz kaçırıyormuşuz
gibi çelecek gönlümüzü. İçimize bir Tepeköy hasreti düşecek. Orada olmanın
hayali dumanlanacak aklımızda.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İşte bu kadar kolay! Hayalimde hayal bile kurduk bak... Gözlerimi kapadım mı her şey güzel de, keşke tekrar açmayabilsem.<o:p></o:p></p>Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-22676480851519474352016-12-08T23:46:00.000+03:002016-12-08T23:46:18.994+03:00Şimdiye Ağıt<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaNM4HQn98rvvyY7sXPvtmaNzCvB2a2HKMFQSzxBXUvPxiBTr3VYny5qjUWl790JkZXckyUp-3C76v6TzQ49SdZonCPO5eVXu4OmFu14zpBR6Q6-m3VpUiN5xdiS4SPcTJzAqMMfytPgg/s1600/John_William_Godward_GOJ001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="210" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaNM4HQn98rvvyY7sXPvtmaNzCvB2a2HKMFQSzxBXUvPxiBTr3VYny5qjUWl790JkZXckyUp-3C76v6TzQ49SdZonCPO5eVXu4OmFu14zpBR6Q6-m3VpUiN5xdiS4SPcTJzAqMMfytPgg/s320/John_William_Godward_GOJ001.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">John William Godward - Dolce far niente (Sweet nothings)</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i><br /></i></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i>Dostlar dağılır dört
bir yana, kendi yollarına...</i> Gittikçe daha mı yalnızlaşıyor insan ne?
Etrafındaki herkes dağılıyor bir yerlere. Sense hala, hep aynı yerde kalıyor
gibisin. <i>Arka koltukta unutulmuş gibi.</i>
Değişmeyen tek şey arka planda çalan Ezginin Günlüğü. Can sıkıntısı ve eksiklik
hissiyle geçen günler. Önceden ne yapıyordun sen? Yine böyle mi hissediyordun?
Sanki hep geçmişte daha mutluydun gibi geliyor. Ama değildi galiba. Evet,
değildi. Dışarı çıkmak istiyorsun. Soğuk. Gece-ve geceler kısa artık, bu
sevinci de aldılar elinden. Aydınlık bir güne bile başlatmıyorlar artık. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yapılması gereken çok şey var. Serili çamaşırlar toplanacak.
Makinedeki çamaşırlar asılacak. Mutfakta bulaşıklar toplanacak. Bulaşık
makinesi çalıştırılacak. Çarşaflar değiştirilecek. Haftaiçi koltuğun üzerine gelişigüzel
yığdığın giysiler-giyisi değilmiş giysiymiş bak bunu lisedeyken öğrenip çok
şaşırmıştın sence kesinlikle giyisiydi çünkü- toplanacak. Şu an için acelesi
yok ama ders çalışsan da fena olmaz-evet haklısın bu akşam da çalışma sonra
çalışırsın. Anne baba aranacak, iyi olduğun bildirilecek. Ev temizlenecek-ama
her zamanki gibi daha idare eder yaa, onu sonra yaparsın. İzlemek istediğin filmler,
okumak istediğin kitaplar var-yok şimdi onlara vakit ayıramazsın, zaten o kalın
kitabı da bitiremedin 3 ay mı oldu, artık kabullen çok kalın kitap okumak yok
sana, yapamıyorsun. Öylece oturmak en iyisi. <i>Dolce far niente.</i><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i><br /></i></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bazen çok yalnızsın. Sebebi de yok. Deniz kenarına gitsen
düzelir mi acaba. Üzgün suratla olmaz, işe yaramaz, denedin daha önce. Kalabalığa
karışmak. Bunalırsın, sana göre değil. Yolculuğa çıkmak. Belki. Ama... <i>Bu şehir arkandan gelecek, sen yine aynı
sokakta dolaşacaksın.<o:p></o:p></i></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Çaresi var mı bilmem. Yapılması gereken çok şey var. Yapacak
hiçbir şey yok. <o:p></o:p></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-41119180170541689592016-10-31T23:03:00.001+03:002016-10-31T23:03:39.658+03:00Fikirler Falan... (2)Eğer bitki çayını yalnızca hasta olduğunda değil de, kış gecelerinde sana iyi geldiğini hissederek, severek içmeye başladıysan bence biraz yaşlandın demektir. :/Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-12477486324637699252016-06-02T22:08:00.000+03:002016-06-02T22:08:03.348+03:00Fikirler Falan... (1)Havalar ısındığında ve ilk kez kısa kollu giymeye başladığında evden çıkarken üzerine giydiğin ceketin çıplak kol ile teması hissi - garip bence.Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-62539844333159096632015-11-08T19:48:00.000+02:002015-11-08T19:48:17.611+02:00Şiirimsi Bir Şeyler<br />
SARMA<br />
Bir sevgilim var<br />
Omzu çardak,<br />
Gözleri üzüm,<br />
Kucağı yaprak.<br />
Sarmalar beni,<br />
Sevinç dolarım.Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-32151006195975063052014-01-26T18:08:00.000+02:002014-01-26T18:08:19.592+02:00Tembelin Uyanışı<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:EnableOpenTypeKerning/>
<w:DontFlipMirrorIndents/>
<w:OverrideTableStyleHps/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-language:EN-US;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjps-RMmbKYisFvlvrCspuE4kWqLU10Hza-Xrzqd_e5CrRqURYlrJon_t_gL60MrOVAcpe7Y7_6fbvd0ucLoRYyZdB073hD1yxDeqVpdDD3WnovEyIAaNLkMl26ubS75VYx_hbKZl5dJzg/s1600/garfield+uyku.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjps-RMmbKYisFvlvrCspuE4kWqLU10Hza-Xrzqd_e5CrRqURYlrJon_t_gL60MrOVAcpe7Y7_6fbvd0ucLoRYyZdB073hD1yxDeqVpdDD3WnovEyIAaNLkMl26ubS75VYx_hbKZl5dJzg/s1600/garfield+uyku.gif" height="120" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: small;">Gece ev arkadaşıyla birlikte 1952
yapımı bir Amerikan filmi izlemeye başlamıştı. Çok da güzel gidiyordu film. Zamanın
hızlı ayak figürleriyle kulaklar ağızlarda gülerek yapılan neşeli danslarıyla
doluydu. En sevdiği! Ama daha yarısında gözlerinden uyku süzülmeye başlamıştı.
Bir de sol üst göz kapağının içe bakan kısmında baş gösteren şey -arpacık mıdır
ne halttır- hafifen batıyor, gözünü kapatmaya zorluyordu. Daha fazla
dayanamayıp arkadaşına iyi geceler dileyerek odasına yollandı. Ertesi gün pazar
olmasına rağmen erken kalkıp güne çok şey sığdırmak temennisiyle telefonunun
alarmını dokuz buçuğa kurdu. Başka hiçbir şey yapmadan kendini yatağa attı.
Çabucak uykuya daldı.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: small;">Sabah alarmı çaldığında hemen
kapattı ve uyumaya devam etti. Hala çok uykusu vardı. Onda tekrar gözlerini
açtı. Mutfaktan hazırlanan kahvaltının sesi geliyordu. Kalkayım artık diye düşündü.
Ama üşüyordu biraz. Azıcık daha yatağın içinde kalıp ısınıp öyle kalkayım diye
düşünerek yorganına daha sıkı sarıldı. Ve yine uyuyakaldı. On buçuk gibi tekrar
uyandı. Artık kalkayım yeter diye düşündü. Sonra düşünceleri başka yerlere
kaydı. Dün ne güzeldi. Sakin bi gündü ve evde geçirmiştiler o günü de. Ama güzeldi.
Sadeydi. Dünü düşündü uzun uzun. Tekrar canlandırdı hayalinde. Yarı uyur yarı
uyanıkken aktı zaman üzerinden. Saat on biri geçiyordu bilmem kaçıncı kez güne
uyandığında. Bu kez düşünmeye mahal vermeden hemen harekete geçti. Yoksa yine
düşünme-hayal-uyku-uyanma döngüsüne girecekti.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: small;">E</span></span><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: small;"><span style="line-height: 115%;">vet, saatini kurup erken kalkması iyi
olmuştu. Gün erken başlayacak ve ona bir sürü şey sığdıracaktı ne güzel. Kendi
kendine sırıttı. İlk kez değildi nasılsa kendini kandırışı. Artık alışmıştı.</span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-42636948148686780322013-04-28T17:31:00.000+03:002013-04-28T17:31:03.776+03:00Büyüklere Yasaklar<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisZcgHdyyvcav-cifI1kiJ6_cWaf5dv72N9mQzew0kkSuuUsI-fPdgWD8lR1C81cUorVWo3oAsDP7TNO9SrqDumVxe5d-j8ZZnlQ1OikkrC7zIO7rtqJKbIFwrx8kgxFQo9dArSDYd5kc/s1600/5+vakit.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisZcgHdyyvcav-cifI1kiJ6_cWaf5dv72N9mQzew0kkSuuUsI-fPdgWD8lR1C81cUorVWo3oAsDP7TNO9SrqDumVxe5d-j8ZZnlQ1OikkrC7zIO7rtqJKbIFwrx8kgxFQo9dArSDYd5kc/s400/5+vakit.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Artık oyun oynamıyor
olmamız çok saçma değil mi? Niye bizden büyük, durgun, olgun, sıkıcı
davranmamız bekleniyor? Ne değişti ki, çocukluğumuzla yetişkinliğimizin farkı
ne? Neden kendimizi artık sokaklara vurup akşam ezanı okunana kadar deliler
gibi koşup oyun oynamıyoruz? Niye artık iki dakka koşunca hemen yorulup
yorgunluğumuza teslim oluyoruz? (Çocukken sonuna dek direnmez miydik,
hatırlayın!) Neden artık arkadaşımızın evine çat kapı gidip onu oyuna
sürüklemiyoruz? Niye her gördüğümüz ağacın tepesine çıkıp meyvelerine
dalmıyoruz? Sanki yetişkinliğe geçişte toplumca gizli bir antlaşma imzalıyor
gibiyiz. Artık koşup oynanmayacak, yaramazlık yapılmayacak, ciddi suratlar
takınılacak, sıkıcı ve döngüsel bir hayat yaşanılacak… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Çok özledim çamurla
oynamayı. Niye artık oynamıyoruz? Neler neler yapardık çamurdan. Sonra da yaptıklarımızı
kurutup onlarla oyun oynardık. Üstümüz başımız kirlenecek diye dert etmezdik
hiç. Gözümüze kestirdiğimiz herhangi bir yere oturuverirdik umursamadan. Suyu
toprağa döker, başlardık yoğurmaya, şekil vermeye. Çamurdan yaptığımız şey bir
yemekse mesela, onun üzerini süsleyecek baharatımız da kiremit tozu olurdu.
Tabii kiremit tozu yapmak için de emek harcamak gerekirdi. Kiremitleri taşa olanca
gücümüzle sürterdik. Asma yapraklarının içine çamur doldurup sararak sarma
yapardık. Bahar gelince komşu bahçedeki erik ağacının tepesiydi bizim
mekanımız. O yeşil erik de öyle bir ekşi ve güzeldi ki… Evden biraz tuz getirip
bana bana yerdik. Bir de vişne ağacı vardı yan bahçede. Vişneleri de iki bisküvi
arasına koyarak bir nevi tatlı yaparak yerdik. Arada sırada annelerimizden
piknik yapıcaz biz deyip yağlı ekmek isterdik. Ekmeklerimizi alıp yan bahçede
çimenlerin üzerinde yiyip mutlu olurduk. Evcilik, yakalamaç, ortada sıçan,
istop, saklambaç, uzay, seksek, 9 kiremit, 9 aylık… Oyunlardan biri biter biri
başlardı. Susayınca suyu bizim bahçedeki çeşmeden içerdik. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhleVbvS71f1Xk6zRPL0j8XYzbmIYb6b4IIV_0q_RoaSSUDB9jjc56COyrieLXZzKHpknzDzCRsndRmi6e_P5j6MCISZK9BYPGnyluqGwcPZlFj0GDDbWO0meMYAcbTopLHbOskMZypZyU/s1600/bes-vakit.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhleVbvS71f1Xk6zRPL0j8XYzbmIYb6b4IIV_0q_RoaSSUDB9jjc56COyrieLXZzKHpknzDzCRsndRmi6e_P5j6MCISZK9BYPGnyluqGwcPZlFj0GDDbWO0meMYAcbTopLHbOskMZypZyU/s400/bes-vakit.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Büyüdükçe oyunlar yasak oldu
bize. Hepimizin çok daha önemli, ciddi işleri oldu. Steril ortamlarda yaşayıp
suyu şişeden içer olduk. Piknik anlayışımız 2 gram yeşilliğin içindeki
kafelerde parası neyse verip bir kuş sütünün eksik olduğu kahvaltılar yapmaya
dönüştü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Doğadan niye koptuk bu
kadar? Nasıl bu kadar uzaklaşabildik? Yine oynasak ya çamurla. Yine yuvarlansak
ya çimlerde. Yine çıksak ya ağaç tepelerine. Mutlu olabilsek ya yine bir yağlı
ekmekle. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><i><span style="font-size: x-small;">Not: Yazıdaki fotoğraflar Reha Erdem'in 5 Vakit filminden. Filmde çocukların yeşillikler içindeki uyuma sahneleri öyle güzel ki...</span></i></span></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-91641921711690794492013-03-24T23:09:00.000+02:002018-04-07T22:25:37.220+03:00Nasıl Ya?<br />
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Son zamanların yaşıtlarım
arasındaki en popüler konusuna yeniden geri dönüyorum. Belki de kendimi
tekrarlayacağım ama olsun. Peki konumuz ne mi? Büyümek… Hepimiz şu an büyümüş
olmanın şaşkınlığı içerisindeyiz. Ne ara oldu bu iş? Niye kimse bize söylemedi?
Niye kimse uyarmadı? 'Dikkat dikkat sayın 1988 doğumlu ... ..., yetişkinliğe doğru son hızla yol almaktasınız, güvenliğiniz için lütfen en kısa
sürede müsait bir yerde sağa çekiniz veyahut en yakın kavşaktan U dönüşü
yaparak çocukluğunuza dönünüz.' Gerçi bunu söyleseler ne olacaktı ki? Çıkmışız
bir kere yola, dönmek ne mümkün! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Hayatımda (Evet, ben bir
bireyim ve benim de bizzat kendime ait bir hayatıM var, bunu söyleyebilmeliyim
artık. Lisanstayken yurtta kalıyordum ve ortak mutfağımızda bir kızın bir
arkadaşına ‘Hayatımda hiçbi şey yolunda gitmiyo yaa, üff’ şeklindeki
yakınmasını işitmiştim. Ve hayretler içerisinde kaldığımı hatırlıyorum. Onun
bir hayatı vardı. Hayat, ona aitti. Hayatım demişti, sahiplenmişti onu. Ya ben?
Benim var mıydı iyelik eki takıp sahiplenebileceğim bir hayat? Herkesin
olduğuna göre, benim de vardı şüphesiz. Ama hayata hayatım diyebilmek bile
başlı başına bir büyümüşlük göstergesi gibi gelirdi bana. Ya da sadece çok
önemli kişiler hayatım deme ayrıcalığına sahip olabilirmiş gibi düşünürdüm. ‘Öyle
değil ama, öyle değil. Bunlarla bi ilgisi yok, herkesin var sahip olduğu bir
hayat’ şeklinde kendime yaptığım telkinlerle hala zorlanarak kullanmaya
çalışıyorum bu kelimeyi, neyse) bazı radikal değişiklikler oldu bu arada. Sanırım
önce ondan bahsetmeliyim. Şöyle ki, artık iş güç sahibi bir insanım. Şu an İ.Ü.’nde farklı bir bölümde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım ve tabii yine bu alanda yüksek
lisansa başladım. Genetik’teki yüksek lisansımın akıbeti ne olacak ben de
bilmiyorum henüz, belki bir ara fırsat bulup onu da bitirebilirim diye ümit
etmekteyim. Neyse işte, bilgilendirme bölümünü de geçtiğimize göre anlatmak
istediğim kısma gelebilirim artık. Şimdi ben Ar. Gör. oldum ya, Tıp
öğrencilerinin pratik derslerine asistan olarak giriyorum. Öğrencilere
incelemeleri gereken 10 tane örnek dağıtıyoruz. İlk bir
saat hoca projeksiyon aletiyle kendi mikroskobunda çalıştığı örnekleri
öğrencilere gösteriyor, şu örnekte şu yapıyı, bunda ise bunu göreceksiniz
şeklinde. İkinci saatte ise öğrenciler kendi ellerindeki örnekleri inceleyerek
bu yapıları bulup çizmeye çalışıyorlar. Bulamayınca haliyle bizden yardım
istiyorlar, seslenirken de ‘hocam’ diyorlar, ben yine şaşırıp kalıyorum, ‘Ben
mi, hoca mıyım ben yani şimdi’ diye. Yakında da sınav gözetmeni olacağım
başlarına. Böyle işte, büyüdüm de bir nevi hoca bile oldum. Ne ara gelebildim
bunları yapabilecek yaşa? Ben hala o öğrencilerin yerinde görüyorum kendimi. Öyleyim
de aslında ama hem de değilim bi yandan. Off çok karışık bu işler…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_F_hxbttqbSDaXKJrn3PV9yLtAt_Je3_CqzJ6hQUCklJSMcrj7huBLARd5AVu0q6xXoBr4yPra8PE7ND3tJek2pm_56UJFwv9YuLP6Rkxlj7VvFmxVQBl7dR_3iaGbL8KJQpH-p_M-YM/s1600/531-Tehlikeli-Oyunlar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_F_hxbttqbSDaXKJrn3PV9yLtAt_Je3_CqzJ6hQUCklJSMcrj7huBLARd5AVu0q6xXoBr4yPra8PE7ND3tJek2pm_56UJFwv9YuLP6Rkxlj7VvFmxVQBl7dR_3iaGbL8KJQpH-p_M-YM/s320/531-Tehlikeli-Oyunlar.jpg" width="212" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Bunları düşününce Oğuz
Atay’ın Tehlikeli Oyunlar’daki sözleri geldi aklıma. (Önemli not: Kitabı
okumanız kadar <a href="https://www.facebook.com/pages/Seyyar-Sahne/285786624767231" target="_blank">Seyyar Sahne</a>’nin sergilediği oyunlaştırılmış halini de izlemenizi
şiddetle tavsiye ediyorum. 130 dakika süren bu tek kişilik performansta Erdem
Şenocak harikalar yaratıyor. Ben 3 kez izledim!) Kitabın kahramanı Hikmet Benol.
Karısından ayrılıp bir gecekonduda yaşamaya başlıyor. Diyor ki: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><i>Oysa, bu şirin bölgenize
ilk geldiğim gün albayım, çocuklar benimle ilgilendiler: Çevreme toplanıp, ‘Adama
bak’ dediler. (Artık çok genç bir insan olmadığımı belirten bu ‘adam’ sözü beni
biraz üzüyor. Belki, kendini genç hissetmek isteyenler için başka bir kelime
bulunabilir, ne dersiniz?) Otobüste de şoförün yanında durmayı seven mektep
çocukları, ben ön kapıya doğru yürüyünce, birbirlerine, ‘Adama yol verinde
geçsin’, diyorlar. Fakat mahalle çocuklarının ilgisi başkaydı: ‘Bütün gözler
ona çevrilmişti’ diye yazarlar ya kitaplarda romancılar, ben bir yere girince
bana öyle bakılsın isterim. Çocuklar bunu anladılar; hepsi de yeni bir ‘adam’
geldiğinin farkındaydı. Ben de onların yaşındayken ‘adam’ olmak hayata atılmak
istiyordum. Önce hayata atıldım. Fakat bunu nasıl yaptığımı bir türlü
anlayamadım. (Bir durumdan başka bir duruma nasıl geçtiğimi zaten bir türlü
kavrayamam. Mesela, karanlıktan sonra birdenbire nasıl aydınlık olur, albayım?
Siz hiç görebildiniz mi?) Herhalde bir süre, hiç kımıldamadan beklemeliydim;
sonra hayata yavaş yavaş atılmalıydım. Oysa bana birdenbire işte evlendin ya,
hayatını kazanıyorsun ya, o halde hayata atıldın, dediler. (Tam atıldığım
sırada söyleselerdi ya.) </i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Yavaş yavaş atılamıyoruz
işte hayata. Her şey birdenbire, pat diye oluveriyor anlamadan. Bize düşen ise ne
kadar yaşlansak da büyüdüğümüze inanamadan, ‘Nasıl ya?’ diyerek şaşkınlık
içerisinde geçen yıllara bakakalmak oluyor. <o:p></o:p></span></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-66494176424103933122013-03-24T22:16:00.000+02:002013-03-24T22:16:30.448+02:00Niye Sevmeli?<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiG4LF4ZmIDhZVoBpX94nDFJmvyr-JxpnutRVMh9VFqGjb-5F5GCYdzm0gvgo2lbw45bZS7m656rJp5w6LdTXgfEpwMMyUC9N5DhMHZw-4YC8gOIt20elVxcCsDPgiPBJmf_qM6by62F7g/s1600/niye+sevmeli.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="234" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiG4LF4ZmIDhZVoBpX94nDFJmvyr-JxpnutRVMh9VFqGjb-5F5GCYdzm0gvgo2lbw45bZS7m656rJp5w6LdTXgfEpwMMyUC9N5DhMHZw-4YC8gOIt20elVxcCsDPgiPBJmf_qM6by62F7g/s320/niye+sevmeli.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><a href="http://www.fanpop.com/clubs/love/images/3195612/title/romantical-love-painting-photo-photo" target="_blank">*</a></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">İşte insan birini bu
yüzden sevmeli. Bir sokağın kaldırımında telaşsız, sallana sallana yürüyebilmek
için. Akşam karanlığında, sokak lambalarının loş ışığı altında. Hava biraz
soğuk ve hafiften yağmurlu. Elinde elinin sıcaklığı. Kalabalıktan uzakta.
Edilen sohbetin tadı damağında. Neşesi kahkahalarda. Arada gelen kaçamak öpüşler…
Utangaç ve özlem dolu. Çalışmışsın bütün gün, koşturmuşsun, yorulmuşsun çok.
Ama geçmiş şimdi hepsi. Huzur içindesin. İnsan birini bu yüzden sevmeli.
Birlikte, sakin yürüyebilmek için.<o:p></o:p></span></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-80427980572292738752013-02-08T03:06:00.001+02:002013-02-08T03:34:21.321+02:00Uyumak Varken<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYtjXeawV-t0IX0gQXlfdsg76nzxUSa1mCIIYn-JzyfnxpeI79LZ3qgX4wN3I2rTdbe4jcQZ-RWzuDSwJXCcUcyyVcgeRmrC-j0JHhkS9HKfHssEC693Hq7ENuQB8beN1B3DfdWYsHn1Q/s1600/detail_woman+_writing_a_letter_with_her_maid.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYtjXeawV-t0IX0gQXlfdsg76nzxUSa1mCIIYn-JzyfnxpeI79LZ3qgX4wN3I2rTdbe4jcQZ-RWzuDSwJXCcUcyyVcgeRmrC-j0JHhkS9HKfHssEC693Hq7ENuQB8beN1B3DfdWYsHn1Q/s320/detail_woman+_writing_a_letter_with_her_maid.jpg" width="202" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><a href="http://www.essentialvermeer.com/details/details_beit.html" target="_blank">*</a></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span>
<span lang="EN-US">Ey hayali okuyucu, beni
neden uğraştırıyorsun? Niye olmayan kişilere bir şeyler anlatma zorunluluğu
duyuyorum? Sıcak yatağıma uzanıp uyumak varken neden bunu yapmıyorum? Üstelik
deli gibi yorucu bir günün ardından. Neredeyse aralıksız bütün gün sonucu
çıkmayan deneylerimle uğraşıp emek çöplüğüme yeni çabaları fırlatıp üst üste
yığmışken. Artık bunu yapmaktan bıkmışken. İlerlemek isteyip yerimde saymaktan
bir türlü kurtulamazken. Yerçekimi, uykuyla olan anlaşmasına sadık kalarak inatla
göz kapaklarıma asılırken. O kuvveti ruhuma uygulayıp beni yerin dibine
geçirmektense, varlığımı kaale almayıp yerüstünde parçalar halinde özensizce
ortalığa salmayı tercih ederken. Parçaların her biri bağımsız ve ayrı bir yere
gitmek isterken. Ben, ruh parçalarının toplamı, bunların hiçbirini
umursamazken. Aklım başka yerdeyken. Başkalarının akıllarının olduğu başka
yerlerin benim civarım dahilinde olmamasına kızarken. Aynı anda buna sonuna
kadar hak verirken. Yeterince öfkelendikten sonra saçmaladığımı düşünüp
bunların hepsini bizzat kendimin uydurduğuna yine kendimi ikna ederek
sakinleşirken. Her zamanki gibi yine anlayış göstermeye karar verirken. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Sanki zaman geçip
giderken herkes bir şeyler yapıyor da ben yerimde sayıp olanları şaşkınlıkla
izliyor gibiyken. Aslında şaşkınlığım bile rolden ibaretken ve ben artık hiçbir
şeye şaşırmayıp her şeyi normalleştiriyorken. Tüm çirkinlik ve kötülükleri dahi
baştan kabullenmişken. Daha hiçbir şeye başlamadan bile çok yorulmuşken. Artık
hayal kırıklığına uğramaktan bıkmışken. Hayal kurarken ne denli salak olduğumu
ancak hayal kırıklığına uğradıktan sonra anlayarak bu vahim durumumu bir kez
daha tüm dünyaya kanıtlamış olurken. Fakat bu vesileyle dahi dünyanın umrunda
olabilme şerefine nail olamazken. Tehlikeli oyunlar oynamaktan korkup kendimi bir
an evvel güvenli sulara atmaya çalışırken. Üstelik yüzmeyi bilmediğim için aslında
bunun da bir çare olmadığının son derece farkındayken.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Uyuyup hepsini unutmak
varken… <o:p></o:p></span></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-32938094503662678152013-01-26T15:53:00.000+02:002013-01-26T15:53:30.922+02:00Büyümemişim Ki Ben İşte!<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiprUU5fyQ08_UFPHAuTL4XhdkN2HLDjRwdB6SRdD_Y1R1AOT_gBKy8h-7JMsxncxoQs_JuBvcvHfYUPe_oMu5yM53Tx-g3Pg-RBjpZ5mX6M1VeTMEHOI1yaPNkG4C8lXHPCypipkzSORE/s1600/bilim%C3%A7ocuk.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiprUU5fyQ08_UFPHAuTL4XhdkN2HLDjRwdB6SRdD_Y1R1AOT_gBKy8h-7JMsxncxoQs_JuBvcvHfYUPe_oMu5yM53Tx-g3Pg-RBjpZ5mX6M1VeTMEHOI1yaPNkG4C8lXHPCypipkzSORE/s1600/bilim%C3%A7ocuk.png" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: inherit;">Sevgili hayali blogcum,<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: inherit;">‘Büyüyünce bilim kadını
olucam ben’ diye tutturmuş biri olarak çocukluğumda Bilim Çocuk dergisini takip
ederdim düzenli olarak. Ayın 15’inde mutlaka dergiyi alır, yazıların içinde
kaybolur, görsellerinin güzelliğine hayran olur, tarif edilen deneyleri yapar,
verdiği posterleri asardım odama. O posterlere baka baka ne hayaller kurardım!
Hayallerimde astronot mu olmadım, Satürn’ün halkasından mı kaymadım, neler
neler…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: inherit;">Sonra birazcıcık
büyüyünce (çok değil ama) levıl atlayarak Bilim Teknik’e geçiş yaptım. Ama
tabii ki o, benim sevgili Bilim Çocuk’umun yerini tutmadı hiçbir zaman, onun
yeri başkaydı hep benim için. Bilim Çocuk dergisi Aralık ayında yeni yılın
takvimini verirdi hep. Artık Bilim Çocuk okumayı bıraksam da, yeni yıl ritüeli
olarak her Aralık ayında o takvimi almaktan vazgeçmedim hiç. Bilim Çocuk
takvimsiz yılım geçmedi.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><span style="font-family: inherit;">Bu yıl yine yılbaşı
zamanında takvimini edinmek için Bilim Çocuk almalıyım diye geçirdim aklımdan.
Ama sonra nasıl olduysa -müthiş hafızamdan hiç mi hiç beklenmeyecek bir
biçimde- almayı unuttum. Tarih Ocak 15’e yaklaşmaktaydı. Bizim ev civarındaki
market ve bayilere bakmış ancak dergiyi bulamamıştım. Aman Allahım yoksa dergi
tükenmiş miydi! 2013 yılının Bilim Çocuk takvimini alamayacak mıydım! Yılların
geleneği böyle mi son bulacaktı! N’ayırdı, n’olamazdı! Ben bu şekilde ev
arkadaşım Buket’e yakınırken, Buket dedi ki: Aslı, belki de bu büyüdüğünün bir
göstergesidir, kabullenmelisin artık bu gerçeği! Ben de ona dedim ki:
Hayıııııooooor! </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
Sonra, o ara bir işimi
halletmek üzere Üsküdar’a geçmiş idim. Yolun üzerinde bir gazete bayii vardı. Adama
Aralık ayı dergisini sordum, oralara bak dedi. Bir sürü derginin arasında baya
bir kazı çalışması yaptıktan sonra nihayet sevgili Bilim Çocuk’umu buldum ve
sevinç nidaları eşliğinde ona sımsıkı sarıldım. Yılların geleneği bozulmamıştı
işte, 2013 takvimi duvarımdaki yerini alacaktı! En önemlisi de; bu henüz büyümediğimin
apaçık bir göstergesiydi!</div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<br /></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-4945117988814605802013-01-11T03:32:00.000+02:002013-01-11T03:32:25.686+02:00Aşk Kalitatif Mi, Kantitatif Mi?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpL1aVNh-MZ5g3iHtZDv8to68xHD4fmBXvK2omBFozYXqSIBs5RrUFKcyskwTL6ucsKfC6JB8aJjo8rdGidSHm6JRuZOTcXKibgWDlIQF1M3ewV6poVPESxsCj0ySjKxjfCN9WWKKN5aY/s1600/Libra2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpL1aVNh-MZ5g3iHtZDv8to68xHD4fmBXvK2omBFozYXqSIBs5RrUFKcyskwTL6ucsKfC6JB8aJjo8rdGidSHm6JRuZOTcXKibgWDlIQF1M3ewV6poVPESxsCj0ySjKxjfCN9WWKKN5aY/s320/Libra2.jpg" width="284" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Her aşkta bir taraf daha
mı çok severdi yoksa tarafların eşit sevdiği aşklar da var mıydı? Peki nasıl
ölçecektin ki bunu, var mıydı aşkın bir ölçüsü-ölçeği? Herkesin sevgi
parametreleri kendine özel değil miydi, herkes bunu kendine göre tanımlamıyor
muydu? Çıkan değerlerin birimleri farklıydı ki zaten, bunları birbirine
çeviremezdin. Elmalar-armutlar meselesi gibi, nasıl yapılabilirdi ki
toplananların karşılaştırması? Bu durumda elinde kalan tek dedektör hislerindi.
Ancak hissedebilirdin bu eşitsizliği, adaletsizliği. Hissetmeninse
güvenilirliği o kadar küçüktü ki! Buna dayanarak tek kelime edemezdin.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Gerekli miydi peki böyle
bir kıyaslama? Hani bir zamanlar karşılıksız sevgiye inanırdın, mümkün
olabileceğini, olması gerektiğini savunurdun. Her zamanki gibi içinde
bulunmadığın durumlar için fazlasıyla idealisttin. Ya şimdi? Verdiğin her gıdım
sevginin hemen karşılığını almak istiyorsun. Sevgin karşılık bulamazsa diye
ödün kopuyor. Ya o sana göstermezse ‘hak ettiğin’ sevgisini? Belki de korkunun tek nedeni kadın olman... Sevgini göstermeye çalışırken kendini tipik
‘fedakar kadın’ kalıbında bulmaktan korkuyorsun. Sırf bu kalıba girmemek için sen yapıyorsan
fedakarlığı, onun da yapmasını istiyorsun. Ve bu yüzden ancak onun seni
sevebileceği kadar sen de onu sevmeye çalışıyorsun, daha fazla değil! Belki de sadece
kendini garantiye alabilmek için yapıyorsun bunu. Her konuda olduğu gibi aşkta
da göze alamıyorsun riski. Fazlasıyla garanticisin yine.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">En iyisi aşkı kantitatif
değil de kalitatif olarak tanımlaman. Miktarını önemsemeden sadece var-yok analizi
yapman. O zaman belki doyasıya yaşayabilirsin hislerini, kim bilir… <o:p></o:p></span></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-36769777340798386352012-12-27T02:58:00.000+02:002013-01-22T23:09:30.022+02:00Evde Mi Kaldım?<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd6kfNqSMEKqt8MiibATGP1woo5rYQuOBbUvqNZ-TFUfCSRrYK2NETKyBshwobw21IlZmZSS7GngaZIOesRODv-NZn-Q75y1Het6C451OHuhO4_nMBTg6NKIeSIsVNaV6mFk5-NgevoRw/s1600/El_rojo_Sillon-607x758.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd6kfNqSMEKqt8MiibATGP1woo5rYQuOBbUvqNZ-TFUfCSRrYK2NETKyBshwobw21IlZmZSS7GngaZIOesRODv-NZn-Q75y1Het6C451OHuhO4_nMBTg6NKIeSIsVNaV6mFk5-NgevoRw/s320/El_rojo_Sillon-607x758.jpg" width="257" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Fabian Perez-El rojo sillon</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu satırları kendime şehirler arası bir otobüsün arkaya yaslanmış koltuğundan yazıyorum. Gece yolculuğu yaptığım için ışıklar kapalı. Karanlıkta, zaman zaman yanımızdan geçen arabaların farlarından gelen anlık ışıklar altında yazıyorum. Yani görmeden. Yazdıklarımı daha sonra okuyup okuyamayacağımı bile bilmeden. Belki de tüm satırlar üst üste geliyor, kim bilir... Saat gecenin üçü. Kulağımda Deli Bando, aklımdan çıkmayan birini de beraberimde götürerek yol alıyorum. Gözlerimi zor açık tutuyorum. Yanıyorlar. Otobüsün kaloriferleri de yanıyor. İçerisi sıcacık. Tüm koşullar beni uyumaya zorluyor. Direniyorum. Çünkü içimde delice bir yazma isteği. Ne yazacağımı bilmeden. Belki bir parça suçluluk duygusuyla. Ne de olsa hayali bloguma birkaç yazı borcum var-bir an evvel kapatmam gereken.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Düşünüyorum ne zaman bu kadar büyüdük. Niye hiç fark etmedim. Yaşım 24. İlk kez yakın bir arkadaşım evlilik yolunda adım attı. Onun sözlenme töreninde yanında ben vardım, gelinin arkadaşlarından biri olarak. Önceden böyle törenlerde ben hep çocuk kontenjanında olurdum. Evlenen ablalar ve yanlarındaki yakın arkadaşlarının tatlı telaşlarını uzaktan izlerdim. Hiç bir gün onların yerinde olabileceğimi düşünmemiştim Ama kendimi pat diye o konumda buldum. Ne ara büyüdüm de o ablalardan oldum ki ben? Üstelik artık gözler bana da çevrilerek darısı başına, sıra sende deniyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu ziyaretimde, evlenmek üzere olan arkadaşımın da etkisiyle tabi, ailemin gündeminde de benim bulacağım damat vardı. Bundan sonra muhabbetimiz bu mu olacak yani? Şimdiye kadar hep ne olacaksın sorusuyla cebelleşmiştim, ona alışmıştım artık. Ama şimdi daha zor, daha sinir bozucu sorular gelmeye başladı. Verecek bir cevap bulamadım, anlatmaya çalışsam anlamayacaklarını biliyorum çünkü. Konuşmamaya çalıştım mümkün olduğunca, sırf bu konu açılmasın diye. Ne desem söz oraya gelecekti çünkü. Bundan sonra böyle mi olacak yani? Zaten eve az gidiyordum, artık daha da mı az gideceğim yani?.. Ah evlenen hain arkadaşlar ah! Sizin yüzünüzden bize evde kalmış muamelesi yapılıyor, ne vardı sanki evlenecek? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Not: Yanlış anlaşılmasın, kişinin kendi tercihi olduğu sürece; evde kalmak güzeldir!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir diğer not: Yine yanlış anlaşılmasın, kişinin kendi tercihi olduğu sürece; evlenmek de güzel olabilir... Fundası ve Serhan, birlikte mutlu olun hep! </div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-70882291808634165712012-12-18T00:11:00.000+02:002012-12-18T00:11:32.785+02:00Sevilmek Bağımlılığı<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKqPIeWwqGQbiZ1v-1e06hsZDnyUyczLq-QFIxYVzaPA3EnbuvTXSpsYiNplTAfxaX9mtjuL6X3qDPbG97ebqAuMl-f1OfyGLVtB_LcrdxSi6oWLgOjNi5YkPCyso_Rrdw6AJD8X3tYgM/s1600/dead-flowers-8-430x353.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="262" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKqPIeWwqGQbiZ1v-1e06hsZDnyUyczLq-QFIxYVzaPA3EnbuvTXSpsYiNplTAfxaX9mtjuL6X3qDPbG97ebqAuMl-f1OfyGLVtB_LcrdxSi6oWLgOjNi5YkPCyso_Rrdw6AJD8X3tYgM/s320/dead-flowers-8-430x353.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><a href="http://www.amandapatton.co.uk/2010/10/the-delights-of-fading-flowers/" target="_blank">Dead Flowers</a></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sevilmek bir tür bağımlılık. Azıcık
sevgi görmeyedursun insanoğlu, hep sürsün istiyor. Bir türlü doymak bilmiyor ve
hep daha fazlasını istiyor. Onu bu illete müptela edenler bir an vazgeçseler
sevmekten hemen başlıyor krizler. Beklediğini alamadığı en ufak anda çıldırıyor
içindeki canavar. Ve başlıyor kükremeye, tabii kendi kendine… Bugün niye kimse ilgilenmedi
benimle, niye kimse aramadı hiç? Halbuki dün ne kadar sevgi doluydum, ne kadar
çok seviliyordum. Dün dünyanın merkeziydim ben, hatta hakimi, hükümdarı!
Bugünse dünyanın en yalnız insanıyım. Kimse aramıyor, sormuyor. Kimse sevmiyor beni.
Kimse merak etmiyor. Dünyanın merkezine bir günde kurduğum gecekondudan bozma sarayım,
başıma yıkılıyor o an. Her şey paramparça oluyor bir anda. Yıkıntılar arasında tek
başıma zorlukla nefes almaya çalışırken kırık dökük sevgi sözcüklerine
rastlıyorum. Bir zamanlar söylenmiş olan. Bir zamanlar gönlümü okşayan.
Şimdiyse aynı kelimeler her yerime batarak acıtıyorlar canımı. Sevilmeler gelip
geçici demek, sevmenin aksine… Anlıyorum ki bir fark daha var sevilmek ve
sevmek arasında. Sevilmek bittiğinde, sevmek ise sürdüğünde acıtıyor insanları.
Ah ne kadar doyumsuz, ne kadar ikiyüzlü, ne kadar nankörüz!<o:p></o:p></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-70688288134498940132012-10-10T01:48:00.000+03:002012-10-10T01:53:56.459+03:00Uyku Arası Sokak Sesleri<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9mReHPfCqFjRQ1CCTsZYiTHFE93eKmUZv50v2272OZkn9GD1IwhVJsv1sIvXR-kPjPYycP6jZzvgS1EEHHR-t4lHE-yEe6iR8JrVLIGvxsUIbIbWwgt95iu2nz9-YZR99fKoB-PTDxnA/s1600/klimt.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9mReHPfCqFjRQ1CCTsZYiTHFE93eKmUZv50v2272OZkn9GD1IwhVJsv1sIvXR-kPjPYycP6jZzvgS1EEHHR-t4lHE-yEe6iR8JrVLIGvxsUIbIbWwgt95iu2nz9-YZR99fKoB-PTDxnA/s320/klimt.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gustav Klimt-Sea Serpents IV</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Tam yazdan sonbahara geçiş mevsimi.
Ara bir mevsim. Arafta bir mevsim. Açık olan pencereden içeriye sesi fazlaca
açılmış televizyon, konuşan veya bağırışan insan, bir yerlerde bir şekilde
birbirine çarptırılan demir, yoldan geçmekte olan araba ve evlerin çatılarında
uçuşan martı sesleri geliyor. Bir çocuk evlerinden giden bir misafiri uğurluyor.
Kendine iyi bak tamam mı… Çocuksu sesiyle. Çocuksu bilmişliği ve
aceleciliğiyle. Aklına sabah kahvaltı yaptığın yerdeki küçük kız geliyor.
Kıvırcık saçları toplu, yanakları yenilesi. Ellerini ağzının üzerine kapatarak
çıkarmaya çalıştığı kalın ses ile ailesinin oturduğu masaya doğru sesleniyor.
Baba beni duyuyor musuun? <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Göz kapakların ağırlaşmış. Uyumak
istiyorsun artık. Yine aklından o geçiyor. Keşke burda olsa diyorsun. Halbuki
çok olmamış ayrılalı, birkaç saat geçmiş. Olsun, yine de özlemişsin işte. Dışarıdan
bir topuk sesi geliyor. Biraz telaşlı. Önce yaklaşarak hızla artıyor, sonra
giderek sönüp duyulmaz oluyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Uykuya dalıyorsun. Fark etmeden. O
kadar tatlı ki uyku. Yavaş yavaş alıyor seni kucağına. Çaktırmadan hiç,
korkutmadan. Adım adım yaklaşıyorsun ona. Düşüyorsun tuzağına ama düştüğünün, düşlediğinin
bilincinde olamıyorsun. Olmak da istemiyorsun eğer güzelse gördüğün. Kendini
bırakıp kayboluyorsun içinde düşlerinin. Her seferinde yeni bir keşfe çıkıyorsun
bilmediğin bir dünyada. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yarım yamalak çalınan, zaman zaman
kesilen bir akordeon sesiyle açıyorsun gözlerini. Yatağının yanındaki pencere
açık kalmış, üşümüşsün hafiften. Uyanıyorsun ürpererek. Uykunun sıcaklığını
istiyorsun. Ve yeniden dönmeyi ona. Kedi gibi kıvrılıp sığınıyorsun kendine. Akordeon
çalmaya başlıyor tekrardan. Sen gülümsüyorsun. <o:p></o:p></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-84641098007075542162012-10-06T17:43:00.001+03:002012-10-06T17:43:47.521+03:00Gölge<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFFNgiZdk-PBYkwZzRAWY7EX5PPxJ3Zy8HYRLwniUfQRhMGNw9jbG8sfsJwWQJscTHCPbZwHcvzE4gushptF9Csy6GK-ZdwrlZfHdL6WmdLTGBCJsuUj9Jylr-lcXTKyMDrX8n8x2Fk5U/s1600/tree_shadow.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFFNgiZdk-PBYkwZzRAWY7EX5PPxJ3Zy8HYRLwniUfQRhMGNw9jbG8sfsJwWQJscTHCPbZwHcvzE4gushptF9Csy6GK-ZdwrlZfHdL6WmdLTGBCJsuUj9Jylr-lcXTKyMDrX8n8x2Fk5U/s320/tree_shadow.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><a href="http://marcdratch.com/pages_pictures/shadow.htm" target="_blank">*</a></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Ağacın gölgesi sokak lambasının ışığında yere vuruyordu. Yerdeki gölgeye basarak geçti. Ağaca baktı. Onun bundan haberi yoktu. Öylece duruyordu hiçbir şey olmamış gibi. Sanki gölgesi ezilmemişti az önce. Sonra diğer gölgelere de bastı. Çevresine baktı. Kimsenin umrunda değildi ezilen gölgeler. Artık gözleri yerde, basacak gölgeleri arıyordu. Hepsine basacaktı, hepsine! Canı acımazdı nasılsa gölgelerin. Hiçbirinin sesi de çıkmıyordu zaten. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kendi canı neden acıyordu peki? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O da bir gölgeydi aslında cismini arayan. Bir türlü gerçek olamayan. Bir türlü sesi çıkmayan. Böyleydi işte, yapacak bir şey yoktu. Kabullenmişti kaderini. Öte yandan gün geçtikçe içinde kabaran isyan dalgasını da bastıramıyordu. Daha cesur olmak istiyordu. Konuşabilmek en basitinden. Bu bile onun için çok fazlaydı, susmakla yetinmek dururken. Çünkü susmak kendini ifade edebildiği en iyi yöntemdi. Oysa yeri geldiğinde ruhları incitebilmek de istiyordu. Bu, olması gerekendi çünkü. Ama o bunun yerine, onlar adına utanmayı seçiyordu. Herkes ve her şey için utanabilirdi. Dünyadaki bütün utançlar için sızlamak üzere kalbi, kızarmak için ise yüzü hazırda beklerdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yerdeki gölgeleri neden görmüyordu diğer insanlar? Basmak ya da basmamak… Hiçbir önemi yoktu ki bunun. Gölgeler acımazdı nasılsa. Onlar gerçek değildiler çünkü. Yoktular. Bazen var olduklarını sanan yanılsamaydılar yalnızca. Yalnızca.</div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-22491697801316452842012-09-30T16:46:00.002+03:002012-09-30T16:46:49.258+03:00Sade Kahvemin Eksik Şekeri <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyyg2wcneqxpxnEOK69QjclsXrSjcpLr8SrrsFnb5cBsy2UTfbgQv78xghfth9nWly9LQNliSodDEaoXV91b0LWCuvzERNO5lPlrKannLENaPQcSa0zjtsL7zwGxffWM2HY9qU2V6NYNQ/s1600/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC2154.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyyg2wcneqxpxnEOK69QjclsXrSjcpLr8SrrsFnb5cBsy2UTfbgQv78xghfth9nWly9LQNliSodDEaoXV91b0LWCuvzERNO5lPlrKannLENaPQcSa0zjtsL7zwGxffWM2HY9qU2V6NYNQ/s320/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC2154.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Şimdi bu başlığı görenlerde mecazi anlamda
birtakım şeyler söyleyeceğim, sade kahve olmaktan ve eksik şekerlerden dert
yanmakta olduğum izlenimi uyanabilir. (Ne kadar da yanlış tanımışsınız beni!) O
izlenimler hiç boşuna uyanmasın öyle, çünkü bu yazıda başlıktaki kavramlar
birer gerçeklik olarak yer almakta. Fakat yine de dert yanmamdan kaçışınız yok,
ona mecbur katlanacaksınız. Yapçak bi şey yok, bence kaderinize razı olup
okuyun, çekilecek çileniz varmışsa demek ki… <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bilindiği üzre kahve içmeyi çok seven
bir zatım. Hele de yemeğin üzerine içilen kahve gibisi yoktur benim için. Yine
bilindiği üzre, yemek yeme işlemini ise zorunluluktan, yaşamımı devam
ettirebilmek için icra etmekteyim. Buna rağmen tok bir karınla içilen kahve
daha keyifli olduğundan bazen sırf bu yüzden çok yemeye çalışırım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Okulda da yemekhane dönüşlerinde
yanımdakileri muhakkak kahve içmeye sürüklerim. Özellikle havalar güzelken
çimlere serilip kahve eşliğinde sohbet etmek tadından yenmeyen rutin bir
aktivitemiz haline gelmiştir. Kahvelerimizi aldığımız yerler ise ya
kütüphanedeki ya da fen edebiyat fakültesindeki otomatlardır. Gel gör ki,
oldukça saygı duyduğum, sürekli hayır duamı alan bu (benim için mucizevi) makineler,
son zamanlarda bir terbiyesizleştiler bir terbiyesizleştiler ki sormayın,
verdiği kahvelere şeker koymaz, beni hüzün ve kedere boğar oldular! Ben kahveyi
normalde sade (yani sütsüz-bazı arkadaşların dediğine göre katran gibi) ama 2
şekerli içerim. Dolayısıyle şekersiz kahve içtiğimde çok mutsuz oluyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
İşte bu ahval ve şerait içinde ben de gittiğim
yerlerden şeker çalıp cebime, çantama atmaya başladım. Her gittiğim yerin
şekerlerine göz koyar oldum. Hatta bazı yerlerde paketlenmemiş şeker verilince
üzülüyorum, buradan şeker çalamıcam diye… Sonra daha garanti yanımda olsun diye
cüzdanımda şeker taşımaya başladım. Düşünün, cüzdanımda sıra sıra şekerler
dizili! Geçen gün evden üzerime hırka alarak çıkmıştım, elimi cebime bi attım
ordan da şeker çıktı! Artık her yanımdan şeker fışkırır hale geldim. Buna
rağmen bu küçük miktardaki stoklar çabuk tükendiği için artık sırt çantama bir
poşet şekeri demirbaş olarak ekledim. İçine sürekli evden takviye yapıyorum. Bu
sayede artık kahvemi şekersiz içmiyorum, mutluyum. Allah kimseyi ‘şekerli sade
kahve’siz bırakmasın, amin!<o:p></o:p></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-89102368326493876872012-09-13T19:05:00.001+03:002012-09-13T19:05:32.722+03:00Daha iyi olmaz mıydı?<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYFl-CDZGbXEoHZBaZsqtCk1b7pVduWeAJnlDpd7AKBluDlVxt-QScGoobRzI-XHCYORrmnwObHTpAmEgqb-OqLUOlB52E6swzLvjRCTMJAizX9O8fOB7tMjxJR4hHrUaDDs9COqXn640/s1600/k%C4%B1sa.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYFl-CDZGbXEoHZBaZsqtCk1b7pVduWeAJnlDpd7AKBluDlVxt-QScGoobRzI-XHCYORrmnwObHTpAmEgqb-OqLUOlB52E6swzLvjRCTMJAizX9O8fOB7tMjxJR4hHrUaDDs9COqXn640/s320/k%C4%B1sa.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Cemal Süreya'nın şiiri</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Daha güzel bir gün olabilirdi.
Otomattan aldığım kahveme makine istediğim miktarda şekeri koymuş olsaydı. Veyahut
cüzdanımda bu tür durumlar için taşıdığım şeker stoğum tükenmemiş olsaydı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Şekerli sade kahvemi çimlerde huzurla
içebilirdim. Yan tarafta bir kadın ve bir adam ticaretle ilgili bir tartışmaya
girmeseler, kombinin parasını kimin vereceği hakkında anlaşmazlığa
düşmeselerdi. Artık kimse o Şahin Bey, onu en başta arasalar ve böylece
aralarında husumet olmasaydı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Havanın sıcaklığı tam karardı. Gölgede
üşütmeyecek kadar serin. Ama gökyüzü daha mavi olabilirdi. Karşıya baktığımda
gökdelenler yerine yemyeşil dağlar görüyor olsaydım. Ve içimden gelecek olan
dağlara tırmanma isteğini türlü nedenler-aslında bahaneler-le bastırmayıp
gerçekleştirebilseydim.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Ağacın altında oturmak güzeldi. Daha
keyifli olabilirdi. Dala konan karga beni tuvalet olarak görmeseydi. Ona doğru
bakıp bu yaptığının çok ayıp olduğunu söylediğimde beni biraz umursasaydı. En
azından ben birazcık kayıp ateş hattından çekilme nezaketini gösterdikten sonra
o da dalını değiştirerek tekrar üst hizama konumlanıp benimle dalga geçmeseydi.
Ben kargayla konuşup, 'Senin derdin ne dostum' derken oradan geçen insanlar bana
tuhaf gözlerle bakmasalardı.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yalnız olmak güzeldi. Ama keşke biri
daha olsaydı yanımda şu an. Mesafeler yüzünden ayrı düşmeseydik. Yine
uzansaydık çimlere yanyana. Gözlerimizi huzurla kapasaydık birlikte. Böcekler
içimize girip ısırmasaydı bu kez. Köpüşler biraz daha uzaktan havlasa, beni
korkutmasalardı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yazı yazmak güzeldi. Aynı performansı makale
okurken de gösterebilseydim. Zorunlu olduğum için değil, öğrenmek istediğim
için kararlılıkla zaman ve emek harcayabilseydim. Bu kadar tembel olmasaydım ve
her şeyi sürekli ertelemeseydim. Daha iyi şeyler yapabilirdim belki. Çevresel
faktörler tarafından da hevesim kırılmasaydı. Kendimi işe yaramaz biri gibi
hissetmeseydim.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kütüphanede vakit geçirmek güzeldi. Üstelik henüz okul açılmadığı için oturduğum kısımdaki her yer boştu. Ta ki bir çocuk gelip masalardan birine oturana dek. Gelmeseydi. Diğer insanlar da gitseydi. Bütün kütüphane bana kalsaydı. Hatta dünyadaki bütün kütüphaneler benim olsaydı! Ama bütün kitaplara açgözlülükle aynı anda başlayıp hepsini yarıda bırakmasaydım. Kitap katili olmasaydım.
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Evim güzeldi. Minik ve sevimli.
Penceresi sardunyalı. Ama bizim sokakta her gün önündan geçtiğim o güzel yeşil
renkli eski apartman da benim olsaydı. Tüm katlardaki pencere veya balkonlarda
kırmızı sardunya yetiştirme zorunluluğu koysaydım. Balkonunda arkadaşlarımla çay
içip, çekirdek çitleseydim. Daha güzel olabilirdi. Sokağın adını da Çifte Vav
olarak değiştirebilseydim.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yine de hayat güzeldi. (Kuşlar
uçuyordu.) Yaptıklarımız, yapamadıklarımız, yapmak istediklerimizle. Hepsi hayatın
bir parçasıydı. Hepsi bizi biz yapandı. Her şey mümkündü. Ve biz daha iyisini
yapana dek en iyisi buydu. :)</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p></o:p></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-9028303243587896682012-09-06T13:29:00.000+03:002012-09-06T13:29:54.180+03:00Yapabilirmişim Lay Lay Lom<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8nkTxm-3Q4FFcdsHYyzcq2QtiKqBACpF-t-_AeH5HCWGzmg40ZE6XbWTcK9OJRQ0RkvSxc0blFB9ux93lBWqYhIx9Qx1f0enoyamhUdhH_p0vJcUjCxTfnt38FGBrhKCl6Frwj50o3v4/s1600/kedi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8nkTxm-3Q4FFcdsHYyzcq2QtiKqBACpF-t-_AeH5HCWGzmg40ZE6XbWTcK9OJRQ0RkvSxc0blFB9ux93lBWqYhIx9Qx1f0enoyamhUdhH_p0vJcUjCxTfnt38FGBrhKCl6Frwj50o3v4/s1600/kedi.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><a href="http://brigetteb.blogspot.com/2009/11/small-cats.html" target="_blank">*</a></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Olabiliyormuş demek. İnsan aynı
şarkıları dinleyip bir başkasını düşünebiliyormuş bu kez. Demek ki aslolan
bizmişiz, içimizdeki sevgiymiş. Ve kaynağı bizde saklıymış. Ümitlerin en çok tükendiği yerde bile hala sevebilme
ihtimalimiz varmış. Bir yanımız hep kırık kalmadan. Huzurla. Verdiğimiz değeri
fazlasıyla hak eden birini… Gönül rahatlığıyla sevebilirmişiz. Sanki onu hep
tanıyormuşuz gibi. Artık tüm şarkılar o olabiliyormuş. Gülümsemelerse sürekli. İşte o yüzden,
gitmesinmiş bu kez. Yanımda kalsınmış. Çünkü bu kez paylaşacak çok şey varmış.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">(Bu yazının şarkısı <a href="http://fizy.com/#s/3fxas7" target="_blank">bu</a> olsun)</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-28037772358335801652012-07-17T03:35:00.000+03:002012-07-17T03:35:30.298+03:00Yarınlar<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPiMPonqE-f6wMuu7vGYbNFAB9TanafuU3drLm4ZBAcjHM_Rm2jJPIHIdp8h7fgR4rbPGwaEBL3obaFzKA_vEjUJ1PkjgAaDpsEAO58gygDhyamYCRprXSbsWM9hviaRA10M9_MR6VsPk/s1600/f%C4%B1rat.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPiMPonqE-f6wMuu7vGYbNFAB9TanafuU3drLm4ZBAcjHM_Rm2jJPIHIdp8h7fgR4rbPGwaEBL3obaFzKA_vEjUJ1PkjgAaDpsEAO58gygDhyamYCRprXSbsWM9hviaRA10M9_MR6VsPk/s1600/f%C4%B1rat.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Fırat</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Günlerimi, yapılacakları yapmaktansa, yapılacakları bir yapsam ne kadar mükemmel yapacağımı düşünerek geçiririm. Bunun için planlar yaparım. Ama başlamayı hep yarına bırakırım. (Dur önce bi şunu yapayım da, onu yarın yaparım nasılsa.) O yarın hiç gelmez. Ben de rahat rahat hiç gerçekleştirmeyeceğim yeni planlar yaparım. Planlarımdaki potansiyel beni heyecanlandırır. Bu potansiyelin kinetiğe dönüşmesinin önünde bir engel bulundururum muhakkak. Ama koyduğum engeli titizlikle seçerim ki ben kaynaklı olmasın, dış etmenlere bağlı olsun. (Bana kalsa yaparım ama elimde değil ki!) Böylece benim yüzümden değil, dış etmenler yüzünden gerçekleşmeyen, aslında gerçekleşse çok güzel olma potansiyelini taşıyan hayallerimin gerçekleşmesini imkansız kılmış olurum. Bu sayede hiç çaba harcamak zorunda kalmam. (Amaan, kim uğraşacak şimdi onunla...) Ama bunları kendime itiraf etmem. Bunun yerine kaderciliği tercih ederim. (Bakalım yaa, kader-kısmet bu işler...) Gerçekleşmeyecek hayallerimi biriktirir dururum hep. Gelmeyen yarınlar için. </div>Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-63887932726319689122012-07-09T18:25:00.000+03:002012-07-09T18:25:15.475+03:00Korksam da içimdeki karanlıklara da bakmak istiyorum<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_dihLeErNyLgz4OR3GqMWZQTZ1d_g7HsBY3A8BV9RBM008SBk-xV03EVSRJ7IOxGKUlyy3eVQtPWCpJS_7L-7148dWRmRXoGXabpTP0zhyphenhyphenHhRbAUzj4SEWhXJBOBsOuNu3PtbGeMRQ7Y/s1600/key1-2-ed45d_thumb.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_dihLeErNyLgz4OR3GqMWZQTZ1d_g7HsBY3A8BV9RBM008SBk-xV03EVSRJ7IOxGKUlyy3eVQtPWCpJS_7L-7148dWRmRXoGXabpTP0zhyphenhyphenHhRbAUzj4SEWhXJBOBsOuNu3PtbGeMRQ7Y/s1600/key1-2-ed45d_thumb.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Mulholland Çıkmazı'nın mavi anahtarı</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Bunu unutuyoruz çoğu zaman. Daha sık hatırlamalıyız. Kimsenin müthiş yolunda giden bir hayatı yok. Herkesin kendince dertleri, tasaları var. Çünkü insanız. Her şeyimiz tam olsa da hep eksiğiz. Herkesin hayatı berbat diye sevinelim veya avunalım demiyorum. Ama en azından bu hususta yalnız olmadığımızın farkında olmamız hepimize iyi gelebilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
Filmlerde hep görürüz, karakterlerin başına bin bir türlü kötü şey gelse de hep bir çıkış yolu bulunur ve mutlu sona varılır. Ama gerçekte hiçbir mutlu anımızı dondurup, o anı mutlu son ilan edemiyoruz. Zaman akıyor, hayat devam ediyor. Tam, işte bu benim mutlu sonum olsun, derken yeni bir filmin içinde buluyoruz kendimizi. Yeni sıkıntıların.</div>
<div style="text-align: justify;">
Filmin başrol oyuncusu oluyoruz bizzat ama ne güzeliz ne de pür iyi. Kendimize itiraf edemediğimiz kadar çirkin ve kötüyüz aslında. Ama başrol oynamak kolay değil. Bunları yadsımayı gerektiriyor. -miş gibi yapıyor, oynuyoruz rolümüzü. Çevremizdekiler, yani seyircilerimiz, bizi nasıl görmek istiyorsa o role bürünüyoruz. Hayırlı evlat, çalışkan öğrenci, iyi dost... Oynamaya çalıştığımız rol o kadar kusursuz ki! Gerçek olmasına imkan yok! Ama o kadar iyi oynuyoruz ki seyircilerimiz artık bizi o rolde kabulleniyor. Ve biz gerçek kimliğimizi açık edemez hale geliyoruz. Bu durumda hep saklanmak zorunda kalıyoruz. Buna da şöhretin bedeli deniyor işte.</div>Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-23757088520592563592012-06-28T00:52:00.000+03:002012-08-05T21:44:50.110+03:00Beklemek<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZxyQGIPF4JuTFRnpcl7sMLsw_hwDN7tOmMx1u9WzC2UqAMl8hKGLLdRY3gJxa9W2W29zLHoe_AHTRtnLIM0aXlxS4_oWMBH5XFG8HNes01o8yaBdwFdqIUMIT9umVZWWix06FN4NzswM/s1600/beklemek.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZxyQGIPF4JuTFRnpcl7sMLsw_hwDN7tOmMx1u9WzC2UqAMl8hKGLLdRY3gJxa9W2W29zLHoe_AHTRtnLIM0aXlxS4_oWMBH5XFG8HNes01o8yaBdwFdqIUMIT9umVZWWix06FN4NzswM/s320/beklemek.jpeg" width="188" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><a href="http://www.classicarabia.com/art/171/waiting-Painting-Oil-Jordan" target="_blank">Waiting</a></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Aramadı. Yola çıkarken
mesaj at, ben seni ararım, demişti. Attım. Aramadı. Telefon elimde bekliyorum.
O gürültülü otogarda ararsa da duymazsam diye telefondan ayırmıyorum gözümü.
Bagaja eşyalarımı koyarken bile, bir gözüm hep telefonda. Aramadı. Geçip
oturuyorum otobüse, gözüm hala telefonda. Artık sessize almam lazım. Ama ararsa
da duymazsam… Titreşime alıp montumun cebine koyuyorum. Ya onu da hissetmezsem
diye ellerimi ceplerime sokup, telefonu cebimde sıkıca kavrıyorum. Sık sık
çıkarıp kontrol ediyorum, olur ya belki telefonun titreşimi bozulur falan…
Aramadı. Ama ararım demişti, ben ara demedim ki ona, kendi dedi. Niye aramadı?
Saatler ve yollar geçiyor. Umudum tükeniyor. Aramayacak biliyorum. Ama
beklemekten vazgeçemiyorum. Ya ararsa? Ah bir arasa, bir arasa… Onu o an
affedeceğim. Sunduğu mazeret ne olursa olsun, yok önemli değil, olur böyle,
diyeceğim. O konuşacak, anlatacak bir sürü. Ben bir iki cümle kurup
dinleyeceğim onu her zamanki sessizliğimle. O, varlığımdan şüphe edip, orda
mısın, diyecek. Burdayım diyeceğim. Burdayım işte belli belirsiz varlığımla.
Bir arasan, ben burdayım aslında. Ben hep burdayım. Sen bir arasan… Şehirler
geçti, şehirler değişti. Gün ağardı. Yol tükendi. Ben bekledim. O aramadı.<o:p></o:p></span><br />
<span lang="EN-US"><br /></span><br />
<span lang="EN-US">(Bu yazının şarkısı <a href="http://www.youtube.com/watch?v=IWAtZ-kAmXE" target="_blank">bu</a> olsun)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-60692133707224083072012-06-01T20:53:00.000+03:002012-06-01T20:53:07.965+03:00Sarma Sarmadır, Dolma Dolmadır!<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRlE2Q8KHoyuBJc7b3hYlUdLe9kruC_2hS1pLrDCuVK2_4pmj_Pu1B5-jMSciFiqSkbuWlT2OItrRgQSa_boXgYv8WyShrtaWaQzyZahyphenhyphenlaaoUCTABKOERXkyy28yHjhLJYQSroEL4Dm8/s1600/sarma.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="130" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRlE2Q8KHoyuBJc7b3hYlUdLe9kruC_2hS1pLrDCuVK2_4pmj_Pu1B5-jMSciFiqSkbuWlT2OItrRgQSa_boXgYv8WyShrtaWaQzyZahyphenhyphenlaaoUCTABKOERXkyy28yHjhLJYQSroEL4Dm8/s200/sarma.jpg" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sarma</td></tr>
</tbody></table>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDYoUZ9trFdavF-MoHVf9zXFLp1tbR5dl8lPTDSvMRFO6SJJSGDLfzk5fhXHhRzYog62j41rsbVHbXRkwQpjXcpojymPe4qZpmXR68WXwwVMGkX-W_a20eOjqM6HGC4rsUN6iFC45SIIk/s1600/dolma+biber.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDYoUZ9trFdavF-MoHVf9zXFLp1tbR5dl8lPTDSvMRFO6SJJSGDLfzk5fhXHhRzYog62j41rsbVHbXRkwQpjXcpojymPe4qZpmXR68WXwwVMGkX-W_a20eOjqM6HGC4rsUN6iFC45SIIk/s200/dolma+biber.jpg" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dolma</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
<span lang="EN-US">Bugün, bayılarak
izlediğim dizi Leyla ile Mecnun’un son bölümünde de sarma-dolma karmaşası
yaşandığını görerek yine sinirlenmem neticesinde, hemen bilirkişilik hırkasını
giyerekten aradaki bariz anlam farkını pöykürmek istedim. Efendiiim, aslında
aradaki fark gayet açık ve anlaşılır. Fakat insanlar niçin sarma yerine dolmayı
kullanmakta ısrarcılar anlamış değilim. Şöyle ki; sarma, asma veya lahana gibi
sarılmaya müsait yaprakların üzerine pirinç vesaire malzemelerin konulduktan
sonra sarılması münasebetiyle ortaya çıkan ürüne denirken, dolma ise biber ve
bilimum içi doldurulabilecek olan sebzenin içine yine pirinç vesaire maddelerin
doldurulması sonucu elde edilen ürüne denilmekte. Sarmada kullandığımız şey
yaprak olduğu ve onun doldurulabilecek bir içi söz konusu olmadığı için ona
dolma demiyoruz. Sonuçta sarma sarmadır, dolma da dolmadır dimi? Nasıl ki
dolmaya sarma dememiz mantıksızsa, sarmaya dolma dememiz de aynı derecede
anlamsız. Madem ikisine de aynı şeyi diyecektik o zaman en başından ayrı
isimler yerine tek bir isim bulsaymışız solma ya da darma gibi. Olmaz efendim,
olmaaaaz! Doğru düzgün hitab edelim o el emeği göz nurlarına. İçime dert olmuş yaa. Anlattım, kurtuldum, oh! Hala anlamamakta ısrar edenler için resimli
açıklama hizmetimiz de mevcut. (Gugıldan bulduğum) Fotoğrafları inceleyip sarma ve dolma arasındaki
7 farkı bulabilirsiniz. İncelemeniz sonrasında ise lütfen ağzınızın suyunu
silmeyi unutmayınız.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify; text-autospace: none; text-justify: inter-ideograph;">
Afiyetle kalınız.</div>Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-30308497350434894202012-05-14T19:06:00.000+03:002012-05-14T19:06:29.977+03:00Cumartesi Yalnızı<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxNOWUvocith7bX_La_Vuyao5hJU0CT4cW1HvwymfKYjPqk7z37LYZCr9Xb6ZYhU-FvOG9a84no1jjnr2KgxaD-vibBhyphenhyphenhxLVnsARGgZm2ZipbWaorr88MLRj1ALUzmac3ZHkqA43ZlS8/s1600/byaiyo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxNOWUvocith7bX_La_Vuyao5hJU0CT4cW1HvwymfKYjPqk7z37LYZCr9Xb6ZYhU-FvOG9a84no1jjnr2KgxaD-vibBhyphenhyphenhxLVnsARGgZm2ZipbWaorr88MLRj1ALUzmac3ZHkqA43ZlS8/s1600/byaiyo.jpg" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Duygular önemli. Duygular önemsenmeli.
İnsanlar birbirlerine tutunmak için birçok yol bulmuşlar bugüne dek. Dil
birliği, din birliği, tarih birliği, siyasi birlik… gibi bir sürü ortak payda
üretmişler. Ama artık insan ilişkileri duygu birliği üzerine kurulmalı. Her
insan bin türlü duyguyu tattığına göre de bu birlik sürekli parçalanıp yeniden
oluşmalı. Çünkü duygular dalgalı şeyler. O kadar değişkenler ki! Her an farklı
bir his hissedilen. Farklı bir deneyim, anlatılamayan. Anlatmaya çalışmak güzel
ama. Biri çıkıp anlatmaya çalışınca, birilerinin tam olarak olmasa da, kalp
yordamıyla anlama ihtimali var çünkü. Duygudaşlık hissi bu. Selim İleri kitabı
okumak gibi mesela. Benim yalnızlık duygudaşım o.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Selim İleri’nin Dostlukların Son Günü
ve Cumartesi Yalnızlığı’ndan sonra Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak’ını okudum
geçenlerde.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Olmamış olmak isterdim diyor Ayhan. Yok
olmak değil, olmamış olmak. Hepimiz yok olacağız zaten… Selim kimsenin
okumayacağı (?) öyküler yazıyor. Kendini ancak ikinci ya da üçüncü tekil şahıs
olarak anlatabiliyor. Kendi varlığından korkarmışçasına. Çok da hoşlanmadığı
insanları bile bir yanıyla seviyor, özlüyor. Ayak seslerini dinleyip onu
gözetleyen Nur Hanım’ı bile, geç de olsa anlıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">İnsan var olabilmek için başkalarına
ihtiyaç duyuyor. O başkaları olmayınca da bir türlü tam olamıyor. Hep eksik.
Hep yalnız.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: inherit;">İliklerine dek yalnız olana ise başkaları da kâr etmiyor. Dört
tarafı başkalarıyla çevrili olsa bile yine içinde kendi yalnızlığıyla baş
etmeye çalışıyor. Baş etmeye çalışıyor ama bir yandan da ona sımsıkı sarılıyor,
bağlanıyor. Yalnızlığını sevgiye boğuyor ve onu kaybetmekten çok korkuyor. </span></span></div>Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-6201591051168401277.post-90164334364992082422012-04-27T03:32:00.000+03:002012-04-27T03:32:32.248+03:00Güneşli Bir Gün<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bugün ne yaptın (Aslııı? Çekirdeklerini çıkardım reçel yaptım!)</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Biliyorum herkes bugün ne yaptığımı
çok ama çok merak ediyor. Ben de siz hayali okuyucularımı kırmayıp bugün
yaptığım her bir haltı anlatmaya karar verdim. Bugün benim Mikrobiyal
Metabolizma dersi için sunum yapmam gerekiyordu. Ben de her zamanki gibi
hazırlanmaya başlamayı son ana dek erteleyen bir insan olduğum için dün gece saat
00.00’ı vurduğunda hâlâ sunumum ortada yoktu. Üstelik uykum da gelmişti. Hadi
bir saat uyuyayım da sonra kalkarım diye hâlâ daha erteleyebildiğim kadar
erteleme maksadındaydım. Üstelik aynı numarayı eve geldiğimde de uygulamıştım,
biraz uyumuştum yani. Neyse ki makaleyi daha önceden okumuştum da sadece slayt
hazırlamak kalmıştı. Böyle söyleyince sanki iki dakkada bitecek bir iş gibi
geliyordu kulağa ama işin içine benim yavaşlığım, oyalanmalarım ve ayrıntı
manyaklığım katılınca sabaha kadar sürdü. Tabii bir de sunacağım makalenin
hocanın kendi makalesi olması dolayısıyle pek kıvırma şansım olmadığından iyi
hazırlanmak zorundaydım, açığım olmamalıydı yoksa hemmen yakalanırdım. Aslında
makaleyi de sevmiştim. Bora dirençli bir bakteri türünün bor direncinin
arttırılması için evrimsel mühendislik yaklaşımıyla, zamanla artan bor
konsantrasyonlarına ekilen bakterilerin jenerasyonlar ilerledikçe daha dirençli
hale getirilmesiydi amaç. Bitirdiğimde, normalde uyanmam gereken vakte bir saat
kalmıştı. Hemen uyudum bir saat ve uyandım, duşa girdim, hazırlandım ve çıktım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Aslı derse yetişebilecek miydi? Du-duf-duf-du-duf!!!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaXW7IFEoY7fhdwIaz87Q5ePr0NDhBYw6H6rPol9ao6Sy0Lbt2pElKdF5PyGvd7UwPl1m2l_lsnH77KeaGTjyXq6Aw0Smc8LtgTr2LIasFCp1Fk4kuEuIjrqt-c1KundG1RaRkV2NU-Iw/s1600/orumcekli-okul-anne.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaXW7IFEoY7fhdwIaz87Q5ePr0NDhBYw6H6rPol9ao6Sy0Lbt2pElKdF5PyGvd7UwPl1m2l_lsnH77KeaGTjyXq6Aw0Smc8LtgTr2LIasFCp1Fk4kuEuIjrqt-c1KundG1RaRkV2NU-Iw/s320/orumcekli-okul-anne.jpg" width="284" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Tabii ki hayır! Aslı kanunlarına göre
her derse minimum 5 dakika geç girilir çünkü. Kapıyı büyük bir tedirginlikle
açtım, ya hoca içerde değilse, ya ders başlamadıysa da ben erken/zamanında
geldiysem? Güp-güp, güp-güp! (Bunlar kalp atışı efekti oluyor bu arada.) Neyse
ki evet, hoca çoktan girmiş ve ders anlatmaya başlamıştı. Derin bir nefes alarak
zamanında gelmediğimi görüp rahatladım. Prensiplerine sımsıkı bağlı bir kişi
olarak neyse ki yine geç kalmayı ihmal etmemiştim. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Hocanın ders anlatımı bitince 15
dakikalık ara verdik. Daha sonra art arda 3 kişi sunum yapacaktık. Arada
elbette ki kahve ritüelimi icra etmek üzre kantine gittim. Geçenlerde yeni
tanıştığım bir arkadaşımın kahve içmediğini öğrenerek şok olmuş ve ona seni
insanlıktan reddediyorum demiştim. O da bugün denemeye karar vermiş.
Hangisinden alayım diye sordu, önce üçü bir aradayla başla sonra yavaş yavaş
sadeye doğru geçiş yaparsın aynı bakterilerin bora alıştırılması gibi ben de
seni sade kahveye alıştırıcam, her gün içindeki süt tozu miktarını azaltarak
sonunda sade kahve içebilir hale getiricem dedim. Evet, evrimsel mühendislik
yöntemini insanda denemeye karar verdim! Daha sonra ona kahve paketinin nasıl
açılacağı, 4. elementten (tahta) yapılmış karıştırma aparatının kahve
karıştırıldıktan sonra-eğer tahta aromalı kahve içilmek istenmiyorsa –içinde
bırakılmaması gerektiği gibi KAH101 dersleri verdikten sonra ilk hedefimiz
sınıf omak üzere ilerledik.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sunumlar başladıktan sonra hiç ara
vermediğimizden ve havanın çok sıcak, Mobgam sınıflarının ise çok daha sıcak ve
havasız olmasının doğal bir sonucu olarak sınıftaki herkes amip kıvamına
gelmişti. Son olarak ben de yaptım sunumumu ve sonra özgürlüğümüze kavuştuk.
Artık yalancı ayaklarımızla doğaya akabilirdik.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Hava o kadar sıcaktı ki adeta bir yaz
günüydü. Böyle bir havada ne kadar yorgun ve uykusuz olsam da eve dönemezdim
(bkz.Aslı kanunları no:2) , kendim için değil inanın, dışarıda bir yerler
gezilmek üzre beni beklerken onları hayal kırıklığına uğratamazdım. Bu ahval ve
şerait içinde Ayt’ı aradım, evdeymiş ve ona seni dışarı çıkarayım mı dedim, o
da çıkma teklifimi kabul etti. Müg de evdeymiş ve hatunlar daha kahvaltı bile
etmemişler. Ayt her zamanki hamaratlığıyla poğaça yapmış.(Bu kız beni
öldürecek, sabah sabah üşenmemiş kalkmış poğaça yapmış yaa, hep böyle bu!
Diyorum ona da, senin vakt-i zamanın geldi, bir an evvel evlenip çoluk çocuğa
karışman lazım diye ama işte… Önemli not: Adaylar için Ayt’ın telefon numarası:
0555 857 …) Ben de onlara gittim doğruca. Poğaçalarımızı lüplettikten sonra
evden çıktık. Planımız deniz kenarında yürüyüştü. Onların evi Hisarüstü’nde ve
Boğaziçi Güney Kampüs’e çok yakın. O yüzden biz de kampüsün içinden Bebek’e
doğru süzüldük. Kampüsün içindeki o yol çok güzel zaten, yemyeşil ağaçlarla
dolu kocaman bir cangıl. Böylece doğa yürüyüşümüzü de yapmış olduk. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8I4p5jtOl_D__WCaUrLV-VYkjmV52qVU_YJW5sDMshWcGnZaj67zIiJFBZe24Xbyzb4Kb66Ecd2YZa8zNAsd88TatFP3Zu0NQVGMKVQSeo-WBF9UzIAEy2cuVmUpcnGfKJvuRDSWZeQc/s1600/ort.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8I4p5jtOl_D__WCaUrLV-VYkjmV52qVU_YJW5sDMshWcGnZaj67zIiJFBZe24Xbyzb4Kb66Ecd2YZa8zNAsd88TatFP3Zu0NQVGMKVQSeo-WBF9UzIAEy2cuVmUpcnGfKJvuRDSWZeQc/s320/ort.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Hava çok sıcaktı. Tabi özlediğimiz bu
sıcaklığı sevinçle karşılıyorduk. Müg de bir ara yukardakiyle hava sıcaklığı
pazarlığı yapmaya başladı: Allah’ım, bugünkü sıcaklık değil ama bunun birkaç
derece altı çok iyi, tam ideal sıcaklık, hep böyle olsun hava. Zaten hayatımda
şu an her şey yolunda değil, teselli hediyesi olarak böyle bir şey alsam olmaz
mı? Hem dünyada sürekli yaz veya sürekli kış olan yerler var, burası da sürekli
bahar oluversin, diyordu. Sonra böyle yerlerin zaten olduğunu mesela California’nın
hep baharı yaşadığını söylediler. Bende hemen o günkü sunumumun yan etkileri
baş gösterdi ve California’nın bor çıkarımında önemli bir yer olduğu, Türkiye’de
ise Balıkesir, Kütahya ve Eskişehir’in önem arz ettiğini söyleyerek onları
aydınlıklara gark ettim! Tabii ki sonra laf Balıkesir’e ve benim Balıkesir
milliyetçiliğime geldi. Ama n’apayım yani bir başkadır benim memleketim,
seviyorum kendisini, sevmek suç mu? Tamam belki büyük, süper muhteşem bi yer değil
ve merkezinde deniz de yok ama evim, ailem orda, 18 yıl orda yaşadım ben,
sadece memleketim olması onu sevmem için yeterli bir neden. Sonra Müg, Birsen
Tezer’in ‘Seni sevdiğimdendir gelirim ben bu yere’ diye başlayan Balıkesir
şarkısını söylemeye başladı. Ben de hemen -hazır yerel milliyetçiliğim kabarmışken- Balıkesirli
olmayanlar o şarkıyı anlayamaz dedim. Çünküü, Balıkesirli olmayan, şarkının ‘Dağlar
bilmez, bağlar bilir, orman bilmez, Başçeşme bilir’ sözlerindeki Başçeşme’nin
mezarlık olduğunu bilmez. Ne kadar şanslısınız ki benim gibi bir arkadaşınız
var da bu önemli bilgiyi öğrenebildiniz dediğimdeyse Ayt bana hak vererek bunun
özellikle kendisi için çok faydalı olduğunu, bilmediği bir şarkıda geçen kelimenin
gerçek manasını öğrenmenin hayatında nasıl bir dönüm noktası yarattığını, bana
her zaman müteşekkir kalacağını belirtti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bebek’ten Beşiktaş yönüne doğru
yürümeye başladık. Arada yorulunca da banklara oturup dinlendik, fotoğraf
çektik, oltayı bir türlü düzgün atamayan, attığında oltayı bir yerlere takmayı
başaran, sonra da onu kurtarmaya çabalayan genci izleyip eğlendik. Arnavutköy’e
varınca Müg bize ilginç dondurmalar satan bir dondurmacıdan dondurma ısmarladı.
Yoğurtlu, nutellalı, tiramisulu, tarçınlı gibi bir sürü ilginç dondurma çeşidi
satılıyor burada. Hepsi tamam da yoğurtluyu hayal edemiyorum bir türlü, nasıl
yani yoğurtlu, niye yoğurtlu dondurma yenilmek istensin ki, çok saçma ama
denese miydim keşke.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjdcZHbgXoZhkX43NPMSTxEuxEqi8EZPJ8N83Z6vhnv8b9cTA2pnmhSMKiSX9BJoIAEJ1laVaBTgREdT0AvE9xVEBf4MFYXsN8zyjq_1G5w9CXCGTwRhCYrFUaDmDWyLT2pgMSMgFMonI/s1600/park.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjdcZHbgXoZhkX43NPMSTxEuxEqi8EZPJ8N83Z6vhnv8b9cTA2pnmhSMKiSX9BJoIAEJ1laVaBTgREdT0AvE9xVEBf4MFYXsN8zyjq_1G5w9CXCGTwRhCYrFUaDmDWyLT2pgMSMgFMonI/s320/park.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Biraz daha yürüdükten sonra bir çocuk
parkında tahteravalliye binip, egzersiz aletlerinde sallanarak eğlendik. Sonra
yürümeye devam ettik. Köprünün altından geçerken dilek tutmayı da ihmal
etmedik. (Acaba ne tuttuk-çok zor bi tahmin!) Sonra biraz da Ortaköy’de
oturduk. Haftaiçi olmasına rağmen güzel havanın etkisi ile baya kalabalıktı.
Papyonlu bir kedi gördük çok tatlıydı. Her yeri simsiyah, sadece boynunda
papyon gibi bir beyazlık vardı, çok şıktı doğrusu!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sonra Ortaköy’den kalkıp son
yürüyüşümüzü Beşiktaş’a doğru yaptık. Her zamanki gibi araçlar trafikte
kilitlenmişti, zaten Ortaköy-Beşiktaş arasının açık olduğunu hiçbir zaman
görmemiştik. Beşiktaş’a vardığımızdaysa (batarken ardında güneş tepelerin)
gelmişti veda vakti. Ayt ve Müg’den ayrılıp otobüse bindim ve eve gittim. Eve
vardığımda uykusuzluk ve yorgunluktan ölmüş vaziyette olsam da keyifli bir gün
geçirmiş olmaktan dolayı mutluydum. Buketse zavallım evde ders çalışmaktaydı.
Onun odasındaki koltuğa attım kendimi, sırt üstü uzandım. Bir yandan da Buketle
konuşuyorduk. Sonra ben bu arada uyumuşum, çok kısa bir an ama. Buket’in, elektrik
kaçağı bla bla bla diyen sesiyle birden uyandım. Neymiş, ne olmuş diye sordum.
Buket, nasıl yaa uyuyo muydun sen, ben boşuna mı anlattım şimdi, dedi. Meğer
bana okuduğu bir haberi anlatıyormuş.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Odama gittim. Aslında dediğim gibi çok
uykum vardı ama bugünü yazmak istedim unutmadan. Buraya yazayım ki balık
hafızamdan silinse bile bakınca hatırlayabileyim dedim. Gerçi yazarken yine
uyuyakalmışım, ertesi gün tamamlayabildim ancak.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Son sözüm (evet sevinebilirsiniz, sonrasında
azad ediyorum sizi): Bu da böyle bir günümdü işte dostlar…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Not: Bahsi geçen gün 25 Nisan Çarşamba (Niye yazdıysam, çok önemli bir ayrıntıymış gibi! İçimden geldiyse demek ki...)</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
* İlk resmi internetten buldum, Francisca Simon'un Örümcekli Okul adlı bir kitabına aitmiş. İkinci ve üçüncü ise Ayt'ın gezimiz esnasında çektiği fotoğraflar.</div>Aslıhttp://www.blogger.com/profile/16111187495090736285noreply@blogger.com0