16 Temmuz 2011 Cumartesi

Yalnızlık


Yalnızlık, huzur bulduğu tek yerdi. İnsanlardan kaçardı hep ve tabi sevgilerden... Bunun için kendince geçerli pek çok nedeni vardı. İnsanlar yargılardı, yanlış anlardı, kırardı. Üstelik kendisi de başlı başına bir korkaktı. Korkardı her şeyden. Kırılmaktan daha çok kırmaktan... Bunun için yaklaşmazdı insanlara. Sınırlar koyardı hep araya. Uzaktan severdi herkesi. Kurallara uymak, sınırlara sadık kalmak daha kolaydı. Böylece hem canı yanmaz, hem de can yakmazdı.Korkmadan yaptığı tek şey utanmaktı. Her zaman, her şeyden utanabilirdi. Hem de, kendi adına utandığı yetmezmiş gibi, başkalarının utançlarını üstlenmeye de gönüllüydü.
Yalnızlığının düşlerinde yalnız değildi yalnız. Daha önce yanıltıcı düşlerinin akıntısına kapılarak yalnızlığından uzaklaşmayı denemeye cesaret etmişti birkaç kez. Ama her defasında büyük bir özlemle yalnızlığına dönmüştü. Yalnızlık nasıl onun yakasını bırakmıyorsa, o da aynı şekilde yalnızlığını terk edemiyordu. Yalnızken bu durumdan ne kadar şikayet etse de, kısacık bir zaman için bile ondan ayrı kalmaya tahammül edemiyordu. Bu, gizli kalmış bir kibrin neticesi değildi. Belki de yalnızlığı basit bir alışkanlıktan ibaretti. Ama kötü alışkanlıklar da öyle kolay bırakılamıyordu işte. Çekmişti içine bir kere. Hem de en derinine. Yalnızlığın yavaş yavaş zehirlediğini, onu kendine mahkum ettiğini bile bile...   



Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.

Behçet Necatigil



Hiç yorum yok: