30 Ağustos 2010 Pazartesi

Yazını da al git bahar!



Bahar gelince neşeyle dolmamız gerekmiyor muydu? Ağaçlar çiçek açaar, her yer yemyeşil oluur, güneş ışıldaar, kuşlar cıvıldaar, herkes mutlu oluur… Ben niye böyleyim peki? Nasıl yani, mutsuz musun derseniz, mutsuzum da diyemem aslında. Ama mutlu da değilim. Offf, yine çelişkilerdeyim!
Önceden hangi mevsimi en çok seversin muhabbeti yapıldığında, bilmem ki hepsini seviyorum aslında, ya da birinin daha özel bir yeri yok bende, mevsim işte yaşıyoruz geçiyor diye düşünürdüm. Ama artık biliyorum, baharı ve yazı sevmiyorum ben. Çok can sıkıcılar çünkü. Halbuki bir kış olsun, bir sonbahar olsun öyle mi? Giyersin paltonu, sarınırsın atkına mis gibi oooh! Üşümenin tadı da bir başkadır hani… Dışarıda o kadar üşür, donarsın, içinde kendini bir an önce sıcak bir yere atma telaşı vardır hep. Ve o sıcak yuvayı bulduğunda-ki orasının evin olması gerekmez, sıcaklığın yayıldığı herhangi bir nokta, önünden geçerken yüzüne ılıklığın vurduğu bir dükkan bile olabilir- orada sonsuza kadar kalmak ister, o ilk ısınış anının doyasıya tadını çıkarırsın. Artık şöminenin önüne uzanmış bir kedi misali keyifle mırlama vaktidir! Ah bir de sobalı bir yerdeyseniz, tadından yenmez…
Bahardaysa, tamam ağaçlar, kuşlar, böcükler hepsi iyi güzel hoş da, böyle bir anlamsızlık, isteksizlik sarıyor hem, hem de bir gezme isteği baş göstererek, çelişkilere gark ediyor insanı. Bugün Pazar'dı mesela, ben ha bire debelenip durdum dışarı çıksam mı çıkmasam mı diye. Bir yandan diyorum acaba sahile gidip güzel bir yürüyüş yapıp bir çay içsem ya da Taksim’e gitsem de bir gazla İngilizcesini okumaya karar verdiğim Dawkins’in son kitabını mı alsam. Bir yandan da diyorum aman boşver, al kahveni, kitabını, gömül yatağın içine, olmadı aç bi film izle. Dışarıda güzel havada gezmek, çimlerde oturmak hem çok çekici geliyor hem de çok boş. Ve ben hangisini o an yapmıyorsam, yaptığımdan pişman olup, onu yapmak istiyorum.
Bugün oda arkadaşımla tam yemek yiyecektik, o tabakları çıkarıyordu, pembe plastik tabağımı göstererek sordu, bu tabağa mı koyayım sana diye. Ben bir duraksadım önce, ama hemen cevap da vermem gerekiyordu, ama cevaplamadan önce de bir düşünmem gerekiyordu, anlayacağınız çok zor durumdaydım! Verdiğim cevap ise evet, hayır, olur, ya da, neyse, şey… şeklinde uzayıp giderken arkadaşım artık dayanamayıp ne fark eder Aslı yaa, çıkardım işte diyerek çelişkime son verdi. Peki, diyerek kaderime razı olmuş gibi gözükürken, itiraf edeyim hala içimden acaba bu plastik pembe tabağı değiştirip, beyaz porselen tabağı mı alsam diye düşünmüyor değildim. Ah bahar ah, hep senin yüzünden!
Galiba bir de okul takvimine göre yıl sonuna gelmiş olmamızın da etkisi var baharı sevemememde. Koskoca bir yıl daha ne çabuk geçti, daha dün yeni başlamıştım üniversiteye, şimdi bir baktım üçüncü sınıfın sonuna gelmişim, hey gidiii… şeklinde yakarışlar püskürüyor içimden. Tabi bir de gelecek kaygısı var. Son yılım yaklaşıyor ve ben hala ne çalışmak istediğime karar vermiş değilim. Neyse, bu konulardaki umudum, yazın yapacağım stajlarda, o yüzden şimdiden dertlenmemeliyim.
Haa, bir de gecelerin kısalması mevzuu var tabii… Yahu niye kısalıyor bu geceler? Tamam gündüzler uzun olsun, ona lafım yok! Ama niye geceden çalıyorsun sevgili bahar, ne zararı var ki sana. Garibim uzun uzun dursun bi köşede, nolucak sanki. Geliyorum yurda, yemek yiyorum falan, sonra bir de bakmışım hiçbir şey yapamadan yatma vaktim gelmiş! Hak mı adalet mi bu şimdi. Geceye yapılan haksızlığı kime şikayet edeyim ben? Kendimi düşündüğüm için değil, geceyi düşündüğüm için söylüyorum bunları, gerçekten…
Böyle işte… Anlayacağınız, bahar demek çelişki demek bende. Kararsızlık demek, karamsarlık demek, umutsuzluk demek. Buradan bahara sesleniyorum: sevmiyorum seni bahar, yazını da al git! 

Not: Bu yazıyı, tahmin edilebileceği üzre, bahar döneminde, hatta tam olarak 9 Mayıs 2010'da yazmış idim. Bu, hayali blogum için yazdığım ilk yazı idi. Demek ki hayali blogumun gerçeğe dönüşmesi için tam 3 ay 21 gün geçmesi gerekiyormuş. Vay be...

1 yorum:

elifi_elifine dedi ki...

3 ay 21 gün..çok etkileyici sayılar...=)