Fabian Perez-El rojo sillon |
Bu satırları kendime şehirler arası bir otobüsün arkaya yaslanmış koltuğundan yazıyorum. Gece yolculuğu yaptığım için ışıklar kapalı. Karanlıkta, zaman zaman yanımızdan geçen arabaların farlarından gelen anlık ışıklar altında yazıyorum. Yani görmeden. Yazdıklarımı daha sonra okuyup okuyamayacağımı bile bilmeden. Belki de tüm satırlar üst üste geliyor, kim bilir... Saat gecenin üçü. Kulağımda Deli Bando, aklımdan çıkmayan birini de beraberimde götürerek yol alıyorum. Gözlerimi zor açık tutuyorum. Yanıyorlar. Otobüsün kaloriferleri de yanıyor. İçerisi sıcacık. Tüm koşullar beni uyumaya zorluyor. Direniyorum. Çünkü içimde delice bir yazma isteği. Ne yazacağımı bilmeden. Belki bir parça suçluluk duygusuyla. Ne de olsa hayali bloguma birkaç yazı borcum var-bir an evvel kapatmam gereken.
Düşünüyorum ne zaman bu kadar büyüdük. Niye hiç fark etmedim. Yaşım 24. İlk kez yakın bir arkadaşım evlilik yolunda adım attı. Onun sözlenme töreninde yanında ben vardım, gelinin arkadaşlarından biri olarak. Önceden böyle törenlerde ben hep çocuk kontenjanında olurdum. Evlenen ablalar ve yanlarındaki yakın arkadaşlarının tatlı telaşlarını uzaktan izlerdim. Hiç bir gün onların yerinde olabileceğimi düşünmemiştim Ama kendimi pat diye o konumda buldum. Ne ara büyüdüm de o ablalardan oldum ki ben? Üstelik artık gözler bana da çevrilerek darısı başına, sıra sende deniyor.
Bu ziyaretimde, evlenmek üzere olan arkadaşımın da etkisiyle tabi, ailemin gündeminde de benim bulacağım damat vardı. Bundan sonra muhabbetimiz bu mu olacak yani? Şimdiye kadar hep ne olacaksın sorusuyla cebelleşmiştim, ona alışmıştım artık. Ama şimdi daha zor, daha sinir bozucu sorular gelmeye başladı. Verecek bir cevap bulamadım, anlatmaya çalışsam anlamayacaklarını biliyorum çünkü. Konuşmamaya çalıştım mümkün olduğunca, sırf bu konu açılmasın diye. Ne desem söz oraya gelecekti çünkü. Bundan sonra böyle mi olacak yani? Zaten eve az gidiyordum, artık daha da mı az gideceğim yani?.. Ah evlenen hain arkadaşlar ah! Sizin yüzünüzden bize evde kalmış muamelesi yapılıyor, ne vardı sanki evlenecek?
Not: Yanlış anlaşılmasın, kişinin kendi tercihi olduğu sürece; evde kalmak güzeldir!
Bir diğer not: Yine yanlış anlaşılmasın, kişinin kendi tercihi olduğu sürece; evlenmek de güzel olabilir... Fundası ve Serhan, birlikte mutlu olun hep!
3 yorum:
Yazı yazdığın atmosfer harikaymış.. Bir benzer durumu bende yaşamıştım.. Şehirlerarası bir otobüste ama üzgün, kırgın ve çaresiz.. O yolculukta yazdığım hikayeyi sizlerle paylaşmak isterim; http://asknerede.blogspot.com/2012/02/isktan-murekkep.html
Bir de insan kendini hazır hissedince bu evlenme olayına girmeli. Sanırım Türk aile yapısı buna pek izin vermiyor, yaşı gelene "evde kaldın" muamelesi yapılıyor. Ailem hiç o konuyu sormadı bana, ben bile kendime sormadım "ne zaman evleneceğim?" diye. :) 30 yaşıma geldim, daha yeni yeni bu adıma yaklaşıyorum. Artık yüzük fiyatlarına baktığıma göre vaktim gelmiş demektir. :) Umarım herkes için en hayırlısı olur zira onca hengameden sonra "o" kişiyle karşılaştığında geriye kalan tüm anılar daha başka anlam kazanıyorlar.. Tıpkı yukarıda örnek verdiğim hikayemin artık bende sadece tebessüm bırakması gibi.
Yok Turk aile standartlarinda okumus disilerimiz icin evde kalma yasi 28 dir. Akraba meclislerinde "30 var di mi o" diye anilmaya basladiniz mi evde kalmis statusune girmissiniz demektir.
Daha vaktiniz var yani korkmayin :p
Erhan, yazın güzelmiş, aradaki geçişler çok hoş olmuş. Ne güzel keşke aileler böyle hiç bahsetmese bu durumdan, şanslıymışsın. Dediğin gibi hazır olduğunda insan kendisi anlar zaten. Veya hiçbir zaman hazır olmaya da bilir, ama işte kendi bilir yine, başkalarına ne ki...
Adsız, okumuş bir dişi olarak 4 yılım kaldı demektir bu ve '30 var dimi o' cümlesini söyleyince sen, zihnimde tam olarak canlandı o teyzeler, tüylerim ürperdi, Allah bizi onların gazabından korusun, amin! Not: Feci korkuyorum.
Yorum Gönder