11 Ocak 2013 Cuma

Aşk Kalitatif Mi, Kantitatif Mi?



Her aşkta bir taraf daha mı çok severdi yoksa tarafların eşit sevdiği aşklar da var mıydı? Peki nasıl ölçecektin ki bunu, var mıydı aşkın bir ölçüsü-ölçeği? Herkesin sevgi parametreleri kendine özel değil miydi, herkes bunu kendine göre tanımlamıyor muydu? Çıkan değerlerin birimleri farklıydı ki zaten, bunları birbirine çeviremezdin. Elmalar-armutlar meselesi gibi, nasıl yapılabilirdi ki toplananların karşılaştırması? Bu durumda elinde kalan tek dedektör hislerindi. Ancak hissedebilirdin bu eşitsizliği, adaletsizliği. Hissetmeninse güvenilirliği o kadar küçüktü ki! Buna dayanarak tek kelime edemezdin.

Gerekli miydi peki böyle bir kıyaslama? Hani bir zamanlar karşılıksız sevgiye inanırdın, mümkün olabileceğini, olması gerektiğini savunurdun. Her zamanki gibi içinde bulunmadığın durumlar için fazlasıyla idealisttin. Ya şimdi? Verdiğin her gıdım sevginin hemen karşılığını almak istiyorsun. Sevgin karşılık bulamazsa diye ödün kopuyor. Ya o sana göstermezse ‘hak ettiğin’ sevgisini? Belki de korkunun tek nedeni kadın olman... Sevgini göstermeye çalışırken kendini tipik ‘fedakar kadın’ kalıbında bulmaktan korkuyorsun. Sırf bu kalıba girmemek için sen yapıyorsan fedakarlığı, onun da yapmasını istiyorsun. Ve bu yüzden ancak onun seni sevebileceği kadar sen de onu sevmeye çalışıyorsun, daha fazla değil! Belki de sadece kendini garantiye alabilmek için yapıyorsun bunu. Her konuda olduğu gibi aşkta da göze alamıyorsun riski. Fazlasıyla garanticisin yine.

En iyisi aşkı kantitatif değil de kalitatif olarak tanımlaman. Miktarını önemsemeden sadece var-yok analizi yapman. O zaman belki doyasıya yaşayabilirsin hislerini, kim bilir…      

2 yorum:

vişnesu dedi ki...

Yazının başlığını çok beğendiğimi söylemek ister, sevgiler gönderirim efenim. Her şeyi de ölçmeyiveriniz :)

Aslı dedi ki...

Ha haaa, çok güldüm buna 'Her şeyi de ölçmeyiveriniz' :) Ölçmemeye çalışıciğim efendim, sevgiler bizden... ;)