Gustav Klimt-Sea Serpents IV |
Tam yazdan sonbahara geçiş mevsimi.
Ara bir mevsim. Arafta bir mevsim. Açık olan pencereden içeriye sesi fazlaca
açılmış televizyon, konuşan veya bağırışan insan, bir yerlerde bir şekilde
birbirine çarptırılan demir, yoldan geçmekte olan araba ve evlerin çatılarında
uçuşan martı sesleri geliyor. Bir çocuk evlerinden giden bir misafiri uğurluyor.
Kendine iyi bak tamam mı… Çocuksu sesiyle. Çocuksu bilmişliği ve
aceleciliğiyle. Aklına sabah kahvaltı yaptığın yerdeki küçük kız geliyor.
Kıvırcık saçları toplu, yanakları yenilesi. Ellerini ağzının üzerine kapatarak
çıkarmaya çalıştığı kalın ses ile ailesinin oturduğu masaya doğru sesleniyor.
Baba beni duyuyor musuun?
Göz kapakların ağırlaşmış. Uyumak
istiyorsun artık. Yine aklından o geçiyor. Keşke burda olsa diyorsun. Halbuki
çok olmamış ayrılalı, birkaç saat geçmiş. Olsun, yine de özlemişsin işte. Dışarıdan
bir topuk sesi geliyor. Biraz telaşlı. Önce yaklaşarak hızla artıyor, sonra
giderek sönüp duyulmaz oluyor.
Uykuya dalıyorsun. Fark etmeden. O
kadar tatlı ki uyku. Yavaş yavaş alıyor seni kucağına. Çaktırmadan hiç,
korkutmadan. Adım adım yaklaşıyorsun ona. Düşüyorsun tuzağına ama düştüğünün, düşlediğinin
bilincinde olamıyorsun. Olmak da istemiyorsun eğer güzelse gördüğün. Kendini
bırakıp kayboluyorsun içinde düşlerinin. Her seferinde yeni bir keşfe çıkıyorsun
bilmediğin bir dünyada.
Yarım yamalak çalınan, zaman zaman
kesilen bir akordeon sesiyle açıyorsun gözlerini. Yatağının yanındaki pencere
açık kalmış, üşümüşsün hafiften. Uyanıyorsun ürpererek. Uykunun sıcaklığını
istiyorsun. Ve yeniden dönmeyi ona. Kedi gibi kıvrılıp sığınıyorsun kendine. Akordeon
çalmaya başlıyor tekrardan. Sen gülümsüyorsun.
1 yorum:
O "an"ları öylesine özlüyorum ki.. Kendisi gerçekdışı ama hissettirdikleri bir o kadar gerçek.. :)
Yorum Gönder