Selam Hayali Blok! Heeey sana diyoruuuum! Şşşşt, baksana! Hooooop! Tamam yaa biraz aksatmış olabilirim yazmayı son zamanlarda ama küsme öyle hemen. Tamam, eğlenceli filan da yazamadım azıcık manyağa bağladım duygusallaştım falan sıktım seni ama olur böyle şeyler arada. İnsanız neticede dimi, her zaman neşeli olamıyoruz. Hem aramızda lafı mı olur böyle şeylerin, dimi?
İkna olduysan ben başlayayım artık yavaştan-zaten hızlı bir başlangıcı istesen de yapamam, korkma, varoluşsal bir yavaşlık söz konusu benliğimde, Nuri Bilge Ceylan belgeselimi çekse çaktırmadan, tam onluk bi film olur, o derece… (Bak yine kafiyeli cümleler kurmaya başladım, şiir mi yazsam ne… Nasıl olur, ne dersin? Şaka şaka, yazmıcam merak etme.)
Efendiiiim… Kendimi bilim insanı olma heveslisi bir genç (23 oldum yaaa ne genci, ühü!) olaraktan tanıtmıştım ama bugüne dek bu konuda çok da bir şey yazmadığımı fark ettim. Aslında öğrendiğim ilginç bilimsel gelişmeleri buradan paylaşsam ne güzel olur diye düşünmekteyim zaman zaman. Lakin hevesli olduğunuz kadar, üşengeçsiniz de küçük hanım. Off evet, maalesef öyleyim yaa. Bazen o kadar amaçsız ve hevessiz hissediyorum ki, içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Sadece boş boş oturayım istiyorum. Ve oturuyorum da. Madenüs (ev arkadaşım olur kendisi) gelip soruyor napıyosun Aslı diye, diyorum ki, içimden bi şeyler yapma isteğinin gelmesini bekliyorum, o itki gelince kıpırdayabileceğim ancak. Sonra halime kahkahalarla gülüyoruz. O, gülerek ve delirdiğime falan inanarak odasına giderken ben de bekleme halime geri dönüyorum. İşte böyle zamanları aşmak için insanın içindeki merak duygusunu baştan çıkaracak, hevesini geri getirip harekete geçmesini sağlayacak uyarıcı bir sinyal gerekiyor.
Dün reseptörlerimi harekete geçiren sinyal molekülü ise III. Evrim Bilim ve Eğitim Sempozyumu oldu. Üniversite Konseyleri Derneği’nin düzenlediği sempozyum, Boğaziçi Üniversitesi’nin Uçaksavar Kampüsü’nde vuku buldu. Bir cumartesi günü erkenden kalkıp evrim hakkında bilgi edinmeye gelen çok sayıda katılımcı vardı, hatta İstanbul dışından gelen birçok grup vardı. Evrim konusuna böyle yoğun bir ilginin olması gerçekten çok güzel. Sempozyumda güzel işler yapan birçok bilim insanı çok yararlı bilgiler aktardılar. Hayatın başlangıcından fosil kanıtlara, homolojilerden arkeolojik bulgulara, radyolojik verilerden, hayvanların evcilleştirilmesine, moleküler evrimden bilincin evrimine dek çok keyifli sunumlar dinledik. Oturumların sonunda hocalar dinleyicilerin kağıda yazarak gönderdiği soruları yanıtladılar. Bu, soruları yazarak alma yöntemini çok başarılı buldum, bence kesinlikle gerekliydi böyle bir yol. Çünkü herhangi bir konuda yapılan herhangi bir sunumda dahi birebir soru sorma fırsatı verildiğinde gereksiz tartışmalar, boş konuşmalar, konuyu saptırmacalar muhakkak oluyor ve uzayıp giden bu durum gerçekten can sıkıyor. Hele ki evrim gibi tartışılmaya çokça meyilli olan bir konuda bu oldukça güzel bir çözümdü. Sorulan sorular arasında tabii ki yine ‘İnsan maymundan geliyorsa neden hala maymunlar var?’ sorusu da vardı. Hocalar gelen soruları büyük sabır ile cevapladılar. Ben de bir kez daha şu meşhur soruyu cevaplamak istiyorum. Duyduk duymadık demeyin, insan maymundan geliyor diye bir şey yok, insan ve maymun ortak atadan geliyor- tıpkı diğer tüm canlılarla olduğu gibi. Ama insan ve şu anki maymunlar yollarını daha yakın bir zaman önce ayırmışlar. Artık bu soruyu sormayın yaa, lütfen, yani bunun cevabı zaten her yerde var (Evrim her yerde diyomuşum), milyon kez cevaplandı bu soru. Hee yeri gelmişken pek faideli bir siteyi de tavsiye etmeden geçemeyeceğim: evrimianlamak.org/
İşte böyle, güzel bir gündü dün. Aslında bugün de devam ediyor sempozyum ama ben gidemiyorum, ühü. Çünkü hazırlamam gereken zorlu bir sunum var. Zorlu ama seviyorum bu dersi. Çünkü kendi projemizi üretiyoruz ve tüm ayrıntılarıyla açıklamak zorundayız projeyi, neyi nasıl yapacağız, hangi metodları kullanacağız, niye onları kullanacağız, hangi aletlere ihtiyacımız olacak, hangi maddelerden ne kadar kullanacağız, projenin maliyeti ve süresi ne kadar olacak gibi bir sürü soruyu yanıtlamamız ve konuya oldukça hakim olmamız gerekiyor. Ama bu sayede bir proje nasıl yazılırı da tecrübe etmiş olacağız. Dünkü sempozyumun tetikleyici etkisiyle şimdi sunumumu hazırlamaya başlayacağım. Gerçekten, bilim adına bir şeyler yapma hevesimi, umudumu geri kazandım. Keşke böyle daha çok bir araya gelebilsek… (Yazar burada her şeyi devletten beklemenin tavanına vurur. Bu arada sempozyumun üçüncüsünü düzenleyen Üniversite Konseyleri Derneği’ne kendi çapımda teşekkürü borç biliyorum.)
Arada görüşelim seninle yaa Hayali Blok, iyi oluyor dimi, özlemişim seni, arayı uzatmayalım bak, haberleşelim mutlaka yani. Nee, yazmazsam o blok kafama mı iner, hmm peki ooolldu o zaman...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder